International Conference on Scientific and Academic Research https://as-proceeding.com/index.php/icsar <div id="focusAndScope"> <p class="font_8">ICSAR conference is designed to bring together leading international and interdisciplinary research communities, developers, and users of advanced technologies and to discuss theoretical and practical issues in all the field of technologies.</p> </div> <div id="openAccessPolicy"> </div> <div id="history"> <p class="font_8">The contributions will be evaluated by the Scientific Committee. The papers approved by the scientific committee will be presented. All full papers in the conference that match with the topics can be published in the concept of <em>All Sciences Proceedings</em> as conference proceeding.</p> </div> All Sciences Academy en-US International Conference on Scientific and Academic Research KUR’AN’DA GEÇEN BEYT-İ MA’MUR KAVRAMININ ANLAM ALANI https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/257 <p>Kur’an’da birçok kavram, isim, yer ve mekân ismi geçmektedir. Beyt-i ma’mur kavramı da bunlardan bir tanesidir. Beyt ve ma’mûr kelimelerinden oluşan bu terkip Kur’an’da sadece bir yerde (Tûr 52/4) geçmektedir. Bu kavram hakkında müfessirler farklı yorumlar ileri sürmüşlerdir. Amacımız tefsir kaynaklarında yer alan bu kelime hakkında ortaya çıkan görüşlerin bir arada toplu bir şekilde sunularak anlam alanını ortaya koymaktır. Bu bağlamda Beyt-i ma’mur hakkında ileri sürülen yorumlar arasındaki farkları gün yüzüne çıkarmakla birlikte ilgili kavramla hangi mekânın murad edilmiş olacağını tespit etmiş olacağız.</p> Yakup Yüksel Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 1 4 MÜFESSİR EBÛ HAYYÂN'IN HANÎF KELİMESİ HAKKINDAKİ YORUMLARI https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/258 <p>Kur’an’da geçen bazı kavramların ilk bakışta kolay bir şekilde anlaşılması oldukça zordur. Bunların detaylı bir şekilde tefsir kaynaklarından yorumlarına bakılması zorunludur. Çalışmamıza konu olan hanîf kelimesi de o kavramlardan birisidir. Bu kavram Kur’an’da çok olmasa da birkaç defa geçmekte olup geniş bir anlam ifade etmektedir. Dolayısıyla kelimenin sözlük anlamının ötesinde müfessirler tarafından terim anlamı hakkında vermiş oldukları bilgiler ve yorumlar oldukça önemlidir. Kur’an’da geçen kelimeleri ve kavramları tek tek ele alıp inceleyen müfessir Ebû Hayyân’ın açıklamaları da dikkatimizi çekmiş olduğundan onun hanîf kavramıyla ilgili yorumlarını ortaya koymayı hedefledik. Amacımız bu kavramın Kur’an’da hangi bağlamda kullanıldığı ve müfessirler tarafından nasıl yorumlandığını tespit etmektir.</p> Yakup Yüksel Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 5 8 Köpeklerde medetomidin/ketamin ve medetomidin/propofol anestezi ve etkilerinin atipamezol ile tersine çevrilmesinin ekokardiografik verilerdeki etkilerinin karşılaştırılması https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/357 <p>Bu çalışmanın amacı, ovaryohisterektomi uygulanan köpeklerde başvurulan MED-KET ve MED-PRO rejimlerinde intraoperatif ekokardiyografik etkileri ve bunların tersine çevrilmesini (atipamezol) in vivo yöntemle belirlemekti. OVH yapılması için kliniğimize 2 ay süre ile başvurulan 20 dişi köpek (5,7 ila 14,5 kg ve 0,75 ila 3,0 yaşları arasında) araştırma için kullanıldı. Köpekler her grupta 10 köpek olacak şekilde rastlantısal olarak iki çalışma grubuna dahil edildi (T0, başlangıç). Her iki gruptaki köpeklere önce medetomidine 100 μg/kg IM premedikasyon uygulandı (T1: after 10 min premedication). Grup 1’deki olgularda anestezi 15 dk sonra ketamin 10 mg/kg IM (T2: indüksiyondan 10 dk sonra) ile başlatıldı. Grup 2’deki olgularda ise yine 15 dk sonra propofol 6 mg/kg IV uygulandı. Elektrokardiyogram, solunum hızı, non-invaziv kan basıncı, nabız, rektal sıcaklık ve nabız oksimetresi anestezi boyunca (T3: operasyona başladıktan 15 dakika sonra; T4: son sütürden sonra) izlendi Operasyon bitince atipamazol 500 μg/kg IM ile anestezik etki tersine çevrildi (T5: atipamezol enjeksiyonundan 10 dk sonra). MED-KET grubunda, medetomidin ve ketamin enjeksiyonundan sonra interventiküler septum (%IVS) önemli ölçüde azaldı. Süreler arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktur (p=0.60,). MED-PRO grubu içinde, medetomidin ve propofol enjeksiyonundan sonra %IVS önemli ölçüde azaldı. Her iki grup da anestezi indüksiyonundan sonra %LVD ve sol ventrikül EF'de düşüşler gösterdi (başlangıç ve T2, tümü, p &lt; 0,05); yine de, %LVD'nin ve sol ventrikül EF'nin azalma ve başlama paterni gruplar arasında önemli bir ayrım ortaya koydu. Sonuç olarak, OVH gibi abdominal cerrahi uygulamaların sonrasında MED-KET ve MED-PRO ile anestezi uygulanan köpeklerde ekokardiyografik veriler istatistiki olarak önemli derecede değişmiştir ve atipamezol, belirtilen verilerin T0 bulgularına güvenli ve hızlı bir şekilde dönmesini sağlayabilir.</p> Murat Kibar Copyright (c) 2023 International Conference on Scientific and Academic Research 2023-03-29 2023-03-29 1 9 15 Doğal Afet Sonrası Gelişen Post-Travmatik Stres Bozukluğu ve Fizyoterapi Yaklaşımları https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/261 <p>Doğal afetler, dünyanın doğal süreçlerinden kaynaklanan, genellikle ölüm, travma ve mülkün tahrip edilmesiyle ilişkilendirilen büyük ölçekli ön görülemeyen olumsuz olaylardır. Her yıl milyonlarca insan doğal afetlerden etkilenmektedir. Bir doğal afete maruz kalmanın sayısız önemli ve olumsuz sonuçları vardır. Bunlar hizmetlerin ve sosyal ağların kesintiye uğraması, toplumsal kaynakların kaybı ve etkilenen canlılarda ciddi sağlık sorunları doğurması olarak sayılabilir. Doğal afetlerin insan yaşamını ve beden sağlığını tehdit ettiği açık olmakla birlikte ruh sağlığı üzerindeki etkilerine çok az dikkat edilmiştir. Doğal afetler birçok yönden psikolojik iyi oluşumuzu tehdit etmekte hem kısa hem de uzun vadeli psikolojik sıkıntılara yol açabilmekte ve önemli bir psikolojik yük oluşturabilmektedir. Post travmatik stres bozukluğu (PTSB) ciddi bir tehdit veya fiziksel yaralanma, ölüme yakın bir deneyim, savaşla ilgili travma, cinsel saldırı, kişilerarası çatışmalar, çocuk istismarı veya tıbbi bir hastalık sonrası sonucu ortaya çıkan sendromdur. Literatür kapsamlı olarak incelendiğinde doğal afet sonrası PTSB görülme oranının oldukça fazla olduğu saptanmıştır. Doğal afet sonrası PTSB nedenleri arasında travmanın doğası, şiddeti, bireyin yakınını ve/veya mülkünü kaybetmesi, zayıf baş etme becerisi, yerinden edilmesi ve doğrudan afete maruz kalması gibi faktörler sayılabilir. Araştırmalar hem non-farmakolojik hem de farmakolojik tedavinin PTSB üzerinde etkili olduğunu göstermiştir. Literatürde PTSB’de kullanılan fizyoterapi yaklaşımları arasında yapılandırılmış bilişsel-davranışsal müdahale, yoga, meditasyon, aerobik, derin solunum, farkındalık temelli esneme ve yüksek yoğunluklu dirençli ve kombine egzersizler yer almaktadır.</p> Müşerref Ebru ŞEN Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 16 21 Kıyı Bölgesinde Tuzluluk Girişiminin Laboratuvar Ölçekli İncelenmesi https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/262 <p>-Dünyada hızlı nüfus artışı ile birlikte kıyı bölgelerindeki popülasyonda hızla artmaktadır. Nüfus artışıyla birlikte canlıların yaşam standarttı da zamanla iyileşmekte ve su ihtiyacı birçok alanda artmaktadır. Artan talebi karşılamak içinde birincil tatlı su kaynağı olan akiferler kullanılmaktadır. Bu akiferlerden zamanla fazla su çekilmesi ile beraber tatlı su- tuzlu su arasındaki hidrodinamik denge bozularak tuzlu su, tatlı su kaynaklarına doğru hareket etmektedir. Bu durum birçok alanda ihtiyaç duyduğumuz suyun kalitesini düşürmektedir. Bu çalışmada akiferlere tuzlu su girişini incelemek için laboratuvar ölçekli bir deney düzeneği tasarlanmış ve yürütülmüştür. Bu çalışmada, kıyı bölgesindeki tuzlu ve tatlı su dengesindeki değişiklikleri laboratuvar ölçekli deneyler yardımıyla incelenmiştir. 1400 (uzunluk) × 400 (yükseklik) × 200 (genişlik) × 10 (Kalınlık) mm boyutlarında, Pleksiglas malzemeden üretilmiş bir kum havuzu ekipmanı, kıyı şeridi yakınında serbest bir akiferi simüle etmek için kullanılmıştır. Daha sonra tatlı su-tuzlu su için denge koşulu sağlanmıştır. Deneylerde 1~2 mm çapında yarı homojen bir kum numunesi kullanılırken, tuzlu suyun gözenekli ortamda hareketini izlemek için tuzlu su içeriği (25 gr./lt) 2 gr./lt gıda boyası ile boyanmıştır. Ardından, zemin numunesi boyunca dikey ve yatay hız ve ivmeyi belirlemek için gözenekli ortamda tuzlu su hareketi izlenmiştir. Deney 30.dakika tuzlu suyun tatlı su haznesine girmesi ile sonlandırılmıştır. Elde edilen veriler sonucu yapılan hesaplamalar ile <em>V<sub>xortlama</sub></em> =3.33 cm/dk,<em> V<sub>yortlama</sub></em>=0.83 cm/dk; ve <em>a<sub>xortlama</sub></em> =0.27 cm/dk ², <em>a<sub>yortlama</sub></em> =0.16 cm/dk² bulunmuştur.</p> Ayşe Nur KARAYEL Babak VAHEDDOOST Copyright (c) 2023 International Conference on Scientific and Academic Research 2023-03-22 2023-03-22 1 22 25 Suitable Ambient Condition Ranges for Solar Assisted Heat Pump Types https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/264 <p>Solar assisted heat pump (SAHP) systems meet the heating need by using different heating modes according to their structure. Each heating mode has a range of ambient operating conditions in which it is more advantageous than the others. In this study, the heating modes used by the SAHP system classes are introduced and the ambient condition ranges where these modes are advantageous are discussed and explained.</p> Kutbay Sezen Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 26 27 E-postalarda Spam Kontrolü İçin QR Barkod Tekniğiyle işlenmiş Verilerin Artık Bloklu Derin Öğrenme Modelleriyle Analizi https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/265 <p>Günümüzde e-posta hizmetleri şahsi, kurum ve kuruluşlar tarafından sıkça kullanılmaktadır. Kötü niyetli yazılımcılar kullanıcıların en çok tercih ettiği uygulamaları dikkate alarak yazılım geliştirirler. Bu tip yazılımcılar kullanıcılar üzerinden; hızlı para kazanma planlarını gerçekleştirmek, ürün / web sitesi reklamlarının tıklanmasını sağlamak, kişisel bilgilerin ele geçirilmesini sağlamak, bilgisayar sistemlerine zarar verme faaliyetlerinde bulunmak, vb. amaçları gerçekleştirebilmek için e-posta hizmetlerini de bu doğrultuda kullanabilmektedirler. E-posta hizmeti sunan sunucular veri güvenliğini ön planda tutmaktadır ve kullanıcılarına gelen e-postaları çeşitli yazılımlarla kontrol ederek filtreleyebilmektedir. Bazen bu tür yazılımlar dinamik alt yapıya sahip olmadıklarından dolayı istenmeyen e-postaları tespit edemeyebilir. Son zamanlarda e-postaların güvenliğini sağlayabilmek için yapay zekâ tabanlı yaklaşımlar kullanılmıştır. Bu çalışmada istenmeyen e-postaların (spam) denetimini gerçekleştiren hibrit bir yaklaşım sunulmuştur. Önerilen yaklaşımda kullanılan veri kümesi spam ve normal türündeki e-posta kayıtlarını içermektedir. Veri kümesindeki metin tabanlı kayıtlar QR barkod tekniği ile işlenerek iki boyutlu görüntü setleri oluşturulmuştur. Ardından, iki boyutlu QR görüntüler artık bloklu derin öğrenme modelleri (ResNet) ile eğitilmiştir. ResNet modellerin son katmanından elde edilen sınıf tabanlı özellik setleri birleştirilerek önerilen hibrit modelin başarı performansı artırılmıştır. Son adımda makine öğrenme yöntemi (en yakın komşu yöntemi) ile sınıflandırma işlemi gerçekleşmiştir. Çapraz doğrulama tekniği kullanılarak elde edilen sınıflandırma başarısı %99.91’di ve eğitim-test verisi oluşturularak gerçekleştirilen sınıflandırma başarısı %100’dü. Önerilen hibrit yaklaşımın istenmeyen e-postaların tespitinde başarılı sonuçlar verdiği yapılan bu çalışmada görülmüştür</p> Mesut Toğaçar Burhan Ergen Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 28 33 Dual Fibonacci ve Lucas 3-Parametreli Genelleştirilmiş Kuaterniyonları https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/266 <p>Fibonacci sayıları, tam sayı dizileri içinde belki de en ünlü olanıdır. Birçok araştırmacı bu dizi üzerine sayısız çalışma yapmıştır. Aynı indirgeme bağıntısı ile verilen Lucas sayıları da Fibonacci kadar popülaritesi olan sayı dizisidir. Reel terimli dual sayı, kuaterniyonlar, oktonyonlar vb. sistemlerde reel terimler yerine Fibonacci, Lucas vb. tamsayı dizilerinin terimleri kullanılarak yeni yapılar oluşturulmuştur. Bu çalışmada, Dual Fibonacci ve Lucas 3-parametreli genelleştirilmiş kuaterniyonları tanımlanarak, bunlar için Vajda özdeşliği verilecek ve bunun yardımıyla Catalan, Cassini ve d’Ocagne gibi özdeşlikler elde edilecektir.</p> Zafer ÜNAL Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 34 36 KADINA YÖNELİK ŞİDDETİN EMZİRME ÜZERİNE ETKİSİ https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/267 <p>Günümüzde gerek ülkemizde gerekse de dünyada şiddet ile daha özel olarak kadına yönelik her türlü şiddet en fazla karşı karşıya kalınan sosyal problemlerin başında yer almaktadır. Geçmişten bugüne farklı seviyelerde ve biçimlerde süregelen bir olgu niteliği taşıyan şiddetten en fazla etkilenen bireyler de her zaman için kadınlar ile çocuklardır. Laktasyon süreci, annenin meme dokusu üzerinde fizyolojik bazı değişikliklerin görüldüğü, yenidoğanın emmesi ve büyüme ya da gelişmesinin sağlandığı, anne ile bebek arasında bir etkileşimin kaydedildiği dönemdir. Bu dönemin anne ve bebek sağlığı açısından öncelikle fizyolojik ve emosyonel açıdam birçok yararı vardır. Bahsedilen süreci olumsuz etkileyebilecek emzirmede başarısızlık, doğum yapma şekli, yenidoğanın vaziyeti, meme başında oluşan çatlaklar vb. gibi anne ile yeni doğanın sahip olduğu etmenler bulunabildiği gibi, iş yaşamı, ten tene olan temasın kurulamaması, ilaç alımı, alkol ya da sigara kullanımı, uyku rutini, kadına yönelik şiddet, baba figürü, sağlık çalışanlarının ilgisiz tutumları gibi sosyal faktörler ile HIV, diyabet, meme kanseri, tüberküloz, vb. gibi rahatsızlıklar olabilmektedir. Kadına yönelik şiddet ise bebek ve anne arasında sevgi bağının kurulmasını engelleme yoluyla anne çocuk ilişkisini kesintiye uğratarak emzirmeyi olumsuz olarak etkiler. Bu nedenle bu çalışmanın amacı kadına yönelik şiddetin emzirme üzerindeki etkilerini belirlemek için literatürde yer alan araştırma sonuçlarını incelemektir.</p> Hatice ÖZKAN Emine GERÇEK ÖTER Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 37 45 A Fast Empirical-Based Methodology to Calculate Added Resistance https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/268 <p>– The resistance characteristics of ships are one of the most important concepts in the hydrodynamic field. This characteristic is very important not only in calm water but also in waves since it is directly related to the ship's speed. Therefore, these characteristics should be determined accurately, especially in the design stage. In the present study, a program based on empirical formulas presented in the literature is developed to calculate the resistance characteristics of ships both in regular and irregular waves. The computed results show that the developed methodology is capable to represent the resistance characteristics of ships which have large CB values. Thus, the methodology can be useful, especially in the preliminary design stage.</p> Emre Kahramanoglu Gokhan Budak Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 46 50 Determining the Parameters of the Controllers of the TRMS System Using the Cuckoo Algorithm https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/269 <p>The twin rotor multiple-input multiple output (TRMS) system, which emerged as the prototype of the helicopter, is a non-linear system. It is very difficult to find the controller coefficient in the control of non-linear systems. Apart from classical methods, metaheuristic algorithms based on the behavior of animal herds can be used to find the coefficients of PID and derivative controllers. Metaheuristic algorithms search for coefficients within the lower and upper limits determined by the population created outside of the classical coefficient finding methods. While doing this search, it performs optimization in each iteration. In the search made in iterations, the power and performance of the algorithm is determined by the objective function of that algorithm. The stronger the objective function used, the stronger the coefficients obtained can control the non-linear system. In the study, the coefficients of the PID and modified I-PD controller were found by the Cuckoo algorithm for the two degrees of freedom (2-DOF) pitch and yaw angles in TRMS to reach the reference values. The coefficients found were compared for pitch and yaw angles in TRMS both in terms of linearized transfer functions and on the model based on the physical model of TRMS. As a result, when the overshoot time, settling time and rise times were examined, it was seen that the transfer function model of the TRMS system gave more successful results.</p> Eren İzcier Mehmet Nuri Almalı İshak Parlar Ali Can Çabuker Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 51 57 Oscillation-based Linear Dynamic Sampling Allocation for Noisy Multiobjective Optimization Problems https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/270 <p>The physical quantities in real-life can be measured by using devices called sensors. These devices are not perfect/ideal devices which have the properties called sensitivity and resolution. As the sensors became more sensible with a higher resolution the current/real physical data can be obtained. However even by using the best possible sensor, the sensor still under the measurement noise. Therefore, it is natural to have noise in engineering problems. To solve these engineering problems the noise should be considered in the calculations. In Multiobjective optimization this noise can be added to the objectives and called noise Multiobjective optimization problems. To solve these problems the most common method is called re-sampling which is the calculation the objectives many times and taking the average of their values. The dynamic re-sampling is a method for efficient with respect to the computational source. In this research a new dynamic re-sampling method is proposed and named as oscillation-based linear dynamic sampling method. This method is integrated into four different Multiobjective optimization algorithms and applied to eight benchmark problems. The results showed that the proposed method gives acceptable results with relatively small number of additional function evaluation.</p> Tolga Altinoz Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 58 63 Mobbingin İşe Angaje Olmaya Etkisi https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/271 <p>Çalışanların devamsızlığına, işten ayrılmalarına, önemli ölçüde üretkenlik kaybına, azalan karlılığa ve çalışanların işe bağlılıklarının azalmasına, tükenmişliğe ve dolayısıyla örgütün mali yönden kayıplarına neden olabilecek olan mobbing, önemle üzerinde durulması gereken örgütsel sorunların başında gelmektedir. Mobbing, çalışanların duygusal ve bilişsel sorunlar yaşamalarına ve işlerine olan ilgilerini ya da tutkunluklarının azalmasına ve bunun sonucunda örgütsel hedeflerin gerçekleşememesine neden olabilir. Bu yönüyle ele alınan bu çalışmanın temel amacı mobbingin çalışanların işe angaje olmalarına etkisinin olup olmadığını araştırmak ve bir etki söz konusu ise bunun düzeyini ve yönünü tespit etmektir. Çalışmanın evreni Ağrı ili kamu çalışanlarından oluşmaktadır. Çalışamadı nicel araştırma yöntemlerinden olan anket yöntemi uygulanmıştır. Google form üzerinden online anket yöntemi ile 206 çalışandan veri toplanmıştır. Elde edilen veriler SPSS programı aracılığıyla geçerlilik, güvenirlik, frekans, fark, korelasyon ve regrasyon analizleri yapılmıştır. Analizler sonucunda mobbingin çalışanların işe angaje olmalarını negatif yönde ve güçlü bir şekilde etkilediği tespit edilmiştir. Ağrı ili kamu çalışanlarının mobbinge maruz kalma düzeylerinin ortalamanın altında %38,5, işe angaje olma düzeylerinin ise %74,6 ile ortalamanın üzerindedir. Ayrıca çalışmada mobbing davranış ve tutumları ile yaş, gelir, eğitim, mobbinge maruz kalma ve iş yerinde mobbinge maruz kalan arkadaş varmı ile işe angaje olma ile mobbinge maruz kalma ve iş yerinde mobbinge maruz kalan arkadaş varmı arasında anlamlı farklıklar olduğu tespit edilmiştir.</p> Turhan Moç Yasin Erçetin Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 64 76 Application of Machine Learning on Wind Blowing Speed https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/272 <p>The estimation of the meteorological parameters such as temperature, pressure, humidity, sea wave height, sea wave speed, and wind speed gains importance as it provides us with information about the unknown future values of these parameters. In this study, the measured sea shore wind speed data is predicted using a variety of machine learning algorithms. Accordingly, these wind speed data are obtained considering daily measured wind speed values of a sea shore region found in Turkey. A total of 1,415 data found in the wind speed data cluster has been utilized in forecasts depending on the historical-time series. The algorithms used for this purpose include long-short term memory, adaptive neuro-fuzzy inference system with fuzzy c-means (FCM), subtractive clustering (SC), and grid partitioning (GP). A cumulative of 66 different models have been structured using these four tools. The quality of the forecasts has been compared according to the statistical accuracy errors comprising of mean absolute error (MAE), root mean square error (RMSE), as well as the correlation coefficient (R). In this context, the analyses of the statistical errors of the computations have indicated that the best wind speed forecast for this sea shore region is obtained under the LSTM tool. Ultimately, the MAE, RMSE and R values of this best model were calculated to respectively correspond 0.2477 m/s, 0.3315 m/s, 0.9951.</p> Akin Ilhan Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 77 82 An inclusive discussion about chip shape during turning of the Nimax steel https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/273 <p>–In this study, Taguchi method was used to determine the cutting parameters for pre-hardened mold steel Nimax turning process. After completing the experiments which carried out with three different cutting speed, feed rate and depth of cut values, chips were collected for further analysis. As known, chips reflect the machining characteristics about the cutting material and give information about the cutting tool condition and its wear situation in some way. Therefore, analysis of the chips is an important issue in machining operations. It is aimed in this approach to put light for chip formation and its basic mechanisms during turning of the mold steels. This kind of study may be helpful for academic studies and industrial applications.</p> Rüstem Binali Havva Demirpolat Mustafa Kuntoğlu Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 83 86 Yenilenebilir Enerji Sistemlerinde Kullanılan Güç Elektroniği Devrelerinde Mikrodenetleyici Giriş Geriliminin Regülasyonu için Kullanılan Tekniklerin Karşılaştırılması https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/274 <p>Günümüzde, fosil kaynaklara bağımlı enerji üretiminin sebep olduğu çevre sorunları göz önüne alındığında, yenilenebilir enerji sistemleri kullanımı ön plana çıkmaktadır. Özellikle güneş enerjisi çevrim sistemleri ve rüzgâr enerjisi çevrim sistemleri, kolay ulaşılabilir olmaları nedeniyle popüler olarak kullanılmaktadırlar. Güneş enerjisi ve rüzgâr enerjisi çevrim sistemlerinde, elde edilen enerjiyi elektrik enerjisine dönüştürmek için çeşitli güç elektroniği devreleri kullanılmaktadır. Yükseltici konvertör, düşürücü-yükseltici konvertör ve invertör devreleri, yenilenebilir enerji sistemlerinde en çok kullanılan güç elektroniği devreleridir. Genellikle, güneş enerjisi çevrim sistemlerinde bir veya birkaç adet yükseltici konvertör ve bu konvertör/konvertörlerin çıkışına bağlı bir invertör devresi bulunmaktadır. Buna karşın, rüzgâr enerjisi çevrim sistemlerinde ise bir adet düşürücü-yükseltici konvertör ve bu konvertörün çıkışına bağlı bir adet invertör devresi kullanılmaktadır. Bu tür konvertör ve invertör devreleri, çeşitli mikrodenetleyiciler ile güç elektroniği devre elemanlarının (IGBT, MOSFET, TRISTOR vb.) tetiklenmesi ile güç çevrimi gerçekleştirmektedir. Bu devrelerde kullanılan mikrodenetleyicilerin giriş geriliminin regülasyonu, söz konusu devrelerin düzgün çalışabilmesi için önem arz etmektedir. Bu çalışmada, güneş enerjisi ve rüzgâr enerjisi sistemlerinde kullanılan güç elektroniği devreleri tanıtılmış ve bu devrelerin çalışma prensipleri açıklanmıştır. Güneş enerjisi ve rüzgâr enerjisi çevrim sistemlerinde kullanılan mikrodenetleyiciler için çeşitli giriş gerilimi regülasyonu teknikleri sunulmuş ve bu tekniklerin avantajlı ve dezavantajlı durumları karşılaştırılmıştır. Çalışma sonucunda; yenilenebilir enerji sistemlerinde kullanılan güç elektroniği devrelerinde, mikrodenetleyici giriş gerilimi regülasyonu için, dc giriş gerilim aralığının geniş olması ve güç tüketiminin düşük olması sebebiyle, mini-dc/dc düşürücü konvertör kullanımının daha avantajlı olduğu görülmüştür.</p> Kerim KARABACAK Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 87 90 Antibiotic Resistant Profile of Enteric Bacteria Isolated from Chicken Meats https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/275 <p>Diseases that may arise due to microbial pathogens and biotoxins in foods pose serious dangers to human health. In recent years, there has been an increase in foodborne disease outbreaks as never before in the past. Epidemics are effective in much larger areas than before and create longerlasting problems. Foodborne diseases not only affect the health of individuals, but also have broader consequences due to their impact on the income of families, loss of workload, and burden on the health systems of countries and their effects on economic productivity. Foodborne illnesses are over 250 and about a third of them are caused by bacteria. In this study, it is purposed that enteric bacteria analysis of 10 chicken meat samples and antibiotic resistant profile of isolates. The resulting isolates are Escherichia coli, Proteus mirabilis, Serratia odorifera biogp 1, Kluyvera ascorbata. Enteric isolates from chicken samples were tested for antibiotic sensitivity against vancomycin, ampicillin, kanamycin, oxytetracycline, erythromycin antibiotics by agar dilution method. According to results, high resistance rates of the obtained isolates to the antibiotics studied were also determined. The presence of important enteric pathogens and the high rate of antibiotic resistance carry significant public health risks in chicken meat consumption.</p> Ebru Başaran Nurcihan Hacıoğlu Doğru Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 91 94 Development of Environmentally Friendly Tea Compost from Raw Tea Waste Using Biotechnological Method https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/276 <p>Current agricultural production systems tend to focus on yield results at any cost. The resulting increases in yield lead tea producers to use intensive chemical inputs in conventional agricultural production to achieve more yield in a short time. And this increases their dependence on chemical agents. The excessive use of chemical agents leads to soil acidification and serious negative impacts on the environment in tea growing areas. Therefore, it is necessary to develop both production and consumption-based approaches to ensure global food security and reduce dependence on external inputs and environmental damage. Therefore, for the first time in the world, using enzymes (protease, lipase, dehydrogenase, hydrolase, urease, nitrogenase, cellulase), a fast-mineralizing organo tea vermicompost technology was produced from unprocessed tea waste from tea factories. The developed tea vermicompost was used for 2 years in field studies in Ardeşen district, where tea is grown, at a rate of 400 kg da-1 . As a result of the two-year field study, the tea yield in the control groups was 659 kg da-1 , while the yield when chemical fertilizers were used was 830 kg da-1 . The highest yield was obtained when the developed tea-vermicompost was applied: 852 kg da-1 . In addition, the compost was found to increase the content of plant minerals in tea plantations and protect the tea plant from stress with its low content of antioxidants, resulting in yield increases.</p> Ayhan Kocaman Metin Turan Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 95 99 OBEZ KADINLARDA KİLO VERMENİN İNFERTİLİTE ÜZERİNE ETKİSİ: BİR LİTERATÜR ARAŞTIRMASI https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/277 <p>Obezite günümüzde giderek artmakta olan önemli bir küresel sağlık sorunudur. İnsan vücudunu sistemik olarak etkilemekte ve sonucunda birçok sağlık problemine sebep olmaktadır. Bunlardan biri de obezitenin artmasıyla birlikte görülen infertilite oranlarındaki yükseliştir. Obezitenin kadınlarda üreme sağlığı üzerine birçok olumsuz etkileri bulunmaktadır. Oosit kalitesi ve hormon düzeylerinin yanı sıra metabolik ve endometriyal bozukluklara neden olması kadınlarda infertiliteye yatkınlığı arttırmaktadır. Obez infertil kadınlarda gebelik oluşumunu arttırmaya yönelik yaşam tarzı müdahaleleri uygulanmaktadır. Aşırı kilolu ve obez kadınlarda, normal kilolu kadınlara göre; infertilite, maternal / fetal komplikasyon, yardımcı üreme tekniklerinde başarısızlık görülme sıklığı daha fazladır. Doğurganlık tedavilerine katılan fazla kilolu ve obez kadın hastalarda, tedavi sonuçlarını iyileştirmek amacıyla genellikle ilk olarak düşük kalorili diyet ve günlük egzersiz programlarıyla vücut ağırlıklarını azaltmaları tavsiye edilir. Bu çalışmada obez infertil kadınlara uygulanan diyet ve egzersizin programlarının fertilite üzerine etkileri incelemektir. Yapılan literatür taramasında obez infertil kadınlara uygulanan farklı süreli düşük kalorili diyet ve egzersiz programlarının sonuçları karşılaştırılmıştır. İncelenen çalışmaların sonucunda düşük kalorili diyet ve günlük egzersiz programının ovulasyon ve gebelik oranını arttığı gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Bunun yanı sıra bazı çalışmalarda kilo vermenin doğum oranı üzerinde bir etkisinin olmadığı, düşük riskini yükselttiğini gösteren çalışmalar da bulunmaktadır. Obezitenin kadın infertilitesi üzerindeki olumsuz sonuçlarını azaltmak amacıyla kilo vermeye yönelik uygulanan diyet ve egzersiz müdahalelerinin spontan gebelik oranlarını arttırdığını gösteren çalışmalar bulunmasına rağmen, uygulanan diyet türleri ve egzersiz çeşitlerine yönelik detaylı bir çalışma bulunmamaktadır.</p> Hem. İrem AKTAŞ Emine GERÇEK ÖTER Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 100 104 BAZI YAĞLIK AYÇİÇEĞİ (Helianthus annuus L.) ÇEŞİTLERİNDE FARKLI AZOT DOZLARININ VERİM VE VERİM UNSURLARI ÜZERİNE ETKİLERİ https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/278 <p>– Bu araştırma, bazı yağlık ayçiçeği (Helianthus annuus L.) çeşitlerinde farklı azot dozu uygulamalarının verim ve verim unsurlarına etkisini belirlemek amacıyla, Konya İli Cihanbeyli İlçesinde, sulu koşullarda 2022 yılı vejetasyon döneminde yürütülmüştür. Çalışma, “Tesadüf Bloklarında Bölünmüş Parseller Deneme Deseni”ne göre üç tekerrürlü olarak kurulmuştur. Materyal olarak, üç ayçiçeği çeşidi (Gibraltar, Alcantara, P63MM54) kullanılmış, beş farklı azot dozu (0, 5, 10, 15, 20 kg N/da) ele alınmıştır. Çalışmada; bitki boyu (cm), tabla çapı (cm), bin tohum ağırlığı (g), kabuk oranı (%) ve tohum verimi (kg/da) incelenmiştir. Bitki boyu 137.77-170.73 cm (AlcantaraxN0-Gibraltar x N20), tabla çapı 20.17- 27.80cm (P63MM54xN0–GibraltarxN15), bin tohum ağırlığı 68.03-89.53 g (AlcantaraxN0- P63MM54xN15), kabuk oranı %26.73-30.27 (GibraltarxN0-GibraltarxN5) ve tohum verimi 268.5-417.7 kg/da (P63MM54xN0-AlcantaraxN15) arasında değişmiştir. Sonuç olarak; Konya sulu koşullarında yürütülen bu araştırmada kullanılan ayçiçeği çeşitleri arasında en yüksek tohum verimine sahip çeşitler sırasıyla, Gibraltar (365.5 kg/da) ve Alcantara (363.5 kg/da) olmuş, bu çeşitleri P63MM54 (351.1 kg/da) takip etmiştir. Araştırmada ele alınan azot dozları arasında tohum verimi bakımından en yüksek değer 411.1 kg/da ile 15 kg/da N uygulamasında belirlenmiş, azot dozunun 20 kg/da’a yükseltilmesiyle birlikte düşüş tespit edilmiştir (383.8 kg/da). Bununla birlikte, yapılan bu çalışmanın tek yıllık olması sebebiyle, çalışmanın yürütüldüğü bölge ve benzer koşullar için yapılacak tavsiyelerin daha belirgin ve güvenilir olabilmesi açısından bu ve bunun gibi araştırmaların devam etmesi önem taşımaktadır.</p> Merve Nur İNCE YILDIZ Özden ÖZTÜRK Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 105 113 The traditional control of Brushless Doubly-Fed Reluctance Machines https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/279 <p>The conventional reluctance machine is poor in performance. Researchers have tried to improve it and have come out with a brushless doubly fed reluctance machine (BDFRM) which can run as a motor or generator. This machine is an attractive alternative in variable speed drives and wind power generation. The paper is concerned with flux and voltage vector-oriented control of a promising brushless doubly-fed reluctance machine (BDFRM) for generator and drive systems with limited adjustable speed ranges (e.g. wind turbines and/or pump drives).</p> Oualah Oussama Kerdoun Djallel Boumassata Abderraouf Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 114 120 Alkali İyileştirmenin Muz lifi Takviyeli Polioksimetilenin Eriyik Akış İndeksi Üzerindeki Etkisinin İncelenmesi https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/280 <p>Günümüzde atık malzemelerin tekrar kullanılması ve bu şekilde alternatif ürünler geliştirilmesi büyük önem arz etmektedir. Bu noktada gelişen teknolojiyi kullanarak, içinde yaşadığımız doğaya zarar vermeden geri dönüşüm ile insan ihtiyaçlarını karşılayabilecek malzemeler geliştirmek gerekmektedir. Petrol bazlı ve cam elyaf gibi takviye malzemelerin üretimi, önemli miktarda sera gazının atmosfere salınımına neden olmaktadır. Geri dönüştürülebilen, biyolojik olarak parçalanabilen ve yenilenebilir olan çevre dostu yeşil malzemelerin kullanımının son zamanlarda petrol bazlı malzemelerin çevresel etkisini azalttığı düşünülmektedir. Bu tip kompozit malzemeler ömürlerinin sonunda çevreye zarar vermeden bertaraf edilebilmektedir. Bu çalışmanın amacı, günlük hayatta birçok alanda kullanılan termoplastik matrisli kompozit malzemelerde cam elyaf, karbon elyaf gibi sentetik takviye elemanı yerine doğal bir ürün olan muz lifi kullanılarak geri dönüşüme uygun kompozit malzeme elde etmektir. Matris malzemesi olarak Polioksimetilen (POM), termoplastik kullanılmıştır. Takviye malzemesi olarak ise ağırlıkça %3, %6 ve %9 oranında doğal muz lifi kullanılmıştır. Ayrıca muz lifine alkali muamelesi ile kimyasal iyileştirmeler yapılarak kompozit malzemenin eriyik akış indeksi (MFI) iyileştirilmesi hedeflenmiştir.</p> Akar DOGAN Çağdaş GÜNEŞ Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 121 123 Layered Architecture of Internet of Things-A Review https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/281 <p>Nowadays internet of thing is need of every person as it makes life easy and comfortable its object work with sensors and actuator without involving human. This device gets users personal information and store it in internet cloud etc. IoT device has limited storage, power consumption and the capacity of network. Attacker can easily attack and get user information and use its wrong way in this scenario to maintain and keep secure privacy in IoT devices is also big issues so IoT has major issue of security. Its need to identify security threats and attacks and purpose solution to prevent from those attacks. So that every person can use every IoT devices without any kind of fear and hesitation about their privacy and trust and fear of loss private data. In this paper we focus on the layered architecture of IoT with its threat and attack also highlight the suitable solution of each layer’s attack and focus on the security goal which used and must achieve in every IoT devices to secure that devices from any kind of attacks and threats that can breach the end user vulnerability and get access of end user’s system. We also discuss some useful and existing techniques with services to prevent from different kind of attack that used worldwide.</p> Muhammad Awais Jawaid Iqbal Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 124 131 Detection of Cardiovascular Diseases with CNN-LSTM Based Model Using Different Evaluation Parameters https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/282 <p>– Heart diseases are one of the most common diseases in the world. Many deaths can be prevented with early detection of heart disease. In addition, patient care costs decrease with early diagnosis. There is a shortage of specialists in many places and the diagnosis of heart disease cannot be made early. In order to make early diagnosis of heart diseases, computer-aided systems should be developed and used for automatic diagnosis. In this study, a CNN-LSTM based model was developed to detect heart diseases. In order to compare the performances of the developed model, seven various machine learning classifiers that have been utilized in the literature were used. When the results obtained in the proposed CNN-LSTM based model and different classifiers are compared, it is seen that higher success rates are obtained in the proposed CNN-LSTM based model.</p> Harun Bingol Muhammed Yildirim Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 132 138 Violence Activity Detection Classification - A Review https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/283 <p>With the emerging trends of different automated surveillance systems for the security of people, activities like violence activity detection have become an active area of research. We observe several criminal and abnormal violent activities in our daily lives that need can be detected on spot to avoid a bigger violent event. To prevent from violence and different kind of harmful activity its need to work on accuracy of that automated surveillance. This work aims to provide a systematic literature review on state-of-the-art violent activity detection methods, datasets needed to develop those frameworks for training and testing and, identify gaps through discussion that can be filled with further proposed solutions. In this study, we have compared recent papers from 2017 to 2023 in this domain for their data classes, open-source availability and statistics. Further, the methodologies are divided into domains i.e. Dataset that used by previous researchers and get results to detect violence activity in public and private place with different accuracy, Real-time violent activity detection in video using traditional approaches, machine learning approaches and deep learning approaches. In the end, we have identified the issues and gaps in the existing literature that can create a potential difference for future researchers in this domain.</p> Muhammad Awais Sara Durrani Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 139 144 Application of Electrooxidation Technology in the Treatment of Paper Industry Wastewater: The Effect of pH and Current Density https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/285 <p>In the studies, the treatment of wastewater from the paper industry using the electrooxidation method one of the electrochemical treatment methods in the batch system was explored under various experimental settings. 4 anodes and 4 cathodes sieve type plates with dimensions of 7 cm x 10 cm were placed at 0,5 cm intervals in the 2000 mL volume jacketed glass reactor used for the treatment of wastewater originating from the paper industry, and 1200 mL wastewater was used in the experiments. In the electrooxidation experiments, coated sieve type Ti/Pt electrodes were used as the anode material, and uncoated sieve type Ti electrodes were used as the cathode material. The active anodic wet surface area was calculated as 1078 cm2 . Removal rates of pollutant parameters such as color and SS (Suspended Solids) in the experiments; The effects of wastewater initial pH value and current density parameters were investigated. According to the results obtained, for Ti/Pt anode type; Wastewater natural pH (~7.5) was determined as the most effective pH value at 400 rpm mixing speed, and 18.55 mA/cm2 was determined as the most effective current density. For Ti/Pt anode in optimum conditions; 96.92% Suspended Solids and 96.12% color removal efficiencies were obtained.</p> Baybars Ali Fil Cansu Elgün Süleyman Uzuner Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 148 152 Toz metalurjik Ti6Al4V alaşımının bilyalı dövme sonrası yüzey ve yüzey altı mekanik ve mikroyapısal özelliklerinin incelenmesi https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/289 <p>Ti6Al4V alaşımı sahip olduğu yüksek mekanik özellikler, biyouyumluluk ve üstün korozyon direnci sayesinde havacılık, otomotiv ve biyomedikal alanlarında sıklıkla tercih edilmektedir. Bu çalışmada toz metalurjik Ti6Al4V alaşımının bilyalı dövme sonrası yüzey ve yüzey altı mekanik ve mikroyapısal özellikleri incelenmiştir. İlk olarak toz metalürjisiyle üretilen numunelerin Arşimet yöntemiyle yoğunluk ölçümleri gerçekleştirilmiş ve numunelerin yüksek yoğunlukta (&gt;%99) olduğu belirlenmiştir. Sonrasında numuneler özel tasarım otomatik kontrollü bilyalı dövme düzeneği kullanılarak dövülmüştür. Daha sonra numunelerin kesiti alınarak, 30 μm derinlikten başlanarak 900 × 540 μm2 ’lik bir alandan 200 adet mikrosertlik ölçümü yapılmıştır. Elde edilen sertlik değerleri Matlab® üzerinde geliştirilen bir algoritmayla analiz edilerek sertlik haritaları oluşturulmuştur. Sertlik ölçümleri sonucunda numunelerin merkezindeki sertlik değerleri 380 HV0,2 iken 180 µm derinlikte yaklaşık 440 HV0,2 olarak ölçülmüş olup sertlikte %16 artış tespit edilmiştir. Ayrıca bilyalı dövme işleminin malzeme yüzeyinden 300 μm derinliğe kadar etki ettiği belirlenmiştir. Taramalı elektron mikroskobu incelemeleri. bilyalı dövme işleminin numune yüzeyi ve yüzey altında plastik deformasyona sebep olduğunu ve buna bağlı olarak tane incelmesi gerçekleştiğini göstermiştir. Bilyalı dövme işleminin numunelerin yüzeyinde meydana getirdiği plastik deformasyon taramalı elektron mikroskobu ve 3 boyutlu optik profilometre ile ortaya çıkarılmıştır. Çalışmada kullanılan sertlik haritalama metodolojisinin farklı alaşım grupları için bilyalı dövme sonrası değişen mekanik özelliklerin derinlemesine incelenmesinde faydalı olacağı sonucuna varılmıştır.</p> Emirhan Çalım Yasemin Yıldıran Avcu Eleftherios Iakovakis Eray Abakay Rıdvan Yamanoğlu Funda Gül Koç Mert Guney Egemen Avcu Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 153 160 Dermoskopik Görüntülerden Melanom Tespitinde Hiyerarşik Derin Özelliklere İlişkin Performans Karşılaştırması https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/290 <p>Melanom cilt kanseri en ölümcül kanser türlerinden biri olup ve ciddi bir halk sağlığı sorudur. Hastalığın erken ve doğru tanısı, kanser ile mücadelede etkin tedavilerin yürütülmesine olanak sağlayarak ölüm riskini azaltmaktadır. Ancak, malign melanom lezyonlarının diğer iyi huylu melanositik lezyonlarla olan benzerlikleri, dermoskopi görüntülerinden çıplak gözle değerlendirmeleri olumsuz etkileyerek erken ve doğru tanıları sekteye uğratmaktadır. Bu çalışmada, dermoskopi görüntülerinden iyi ve köyü huylu lezyonların tanısı için hekimlerin görsel algılarına ve ayırt etme kabiliyetlerine destek sağlayabilecek bir model önerilmiştir. Önerilen model, lezyonlara ilişkin ayrıt edici özelliklerin otomatik olarak çıkarılması ve çıkarılan özelliklerin destek vektör makineleri (DVM) ile sınıflandırılmasından oluşmaktadır. Özellik çıkarımında, ön eğitimli bir evrişimsel sinir ağı modeli tarafından alçak seviyeden yüksek seviyeye doğru hiyerarşik olarak çıkarılan özellik haritaları kullanılmıştır. Bulgular, en yüksek sınıflandırma performansının yüksek seviyeli özellik haritalarının kullanılması ile elde edildiğini göstermiştir. Sınıflandırma performansı, melanositik lezyonlara ilişkin ön eğitimli model tarafından çıkarılan 7x7 boyutunda yüksek seviyeli özellikler ile doğruluk, özgüllük, duyarlılık, kesinlik ve F-skor metrikleri türünden sırasıyla %98.12, %97.50, %98.75, %97.55 ve %98.13 olarak elde edilmiştir. Sonuçlar lezyonlara ilişkin genelleyici özelliklerin alçak seviyeli özelliklere kıyasla sınıflandırıcı tarafından daha verimli olarak ayrıştırıldığını göstermiştir.</p> Hasan Polat Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 161 167 Marka Aşkının Ağızdan Ağıza İletişim Üzerindeki Etkisinde Marka Sadakatinin Aracılık Rolünün İncelenmesi https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/291 <p>Bu çalışmanın amacı, marka aşkının ağızdan ağıza iletişim üzerindeki dolaylı etkisinin marka sadakati aracılığıyla incelemenin yanında marka aşkının marka sadakati ve ağızdan ağıza iletişim üzerindeki ve marka sadakatinin ağızdan ağıza iletişim üzerindeki doğrudan etkilerinin araştırılmasıdır. Çalışmanın evreni Türkiye’de yaşayıp, çalışmada gösterilen markayı tanıyanlardan oluşmaktadır. Çalışmanın örneklemi ise kolayda örnekleme yöntemiyle ulaşılan 252 kişidir. Örnekleme online anketlerle ulaşılmıştır. Verilerin analiz edilmesinde yapısal eşitlik modellemesinden faydalanılmıştır. Elde edilen sonuçlara göre marka aşkının marka sadakati aracılığıyla ağızdan ağıza iletişim üzerinde dolaylı etkisi vardır. Marka aşkının ağızdan ağıza iletişim ve marka sadakati üzerinde doğrudan olumlu etkisine de rastlanmıştır. Marka sadakati ise ağızdan ağıza iletişimi doğrudan ve olumlu etkilemiştir. Bir hazır giyim markası ele alınarak gerçekleştirilen bu çalışmada marka aşkının şirketler için oldukça önemli bir faktör olduğu anlaşılmaktadır. Şirketlerin hedef kitlelerine yönelik uygun faaliyetlerle markalarına duygusal bir bağlılık oluşturabilecekleri ve sosyal sorumluluk çerçevesinde hareket ederek insanların kalplerinde iyi bir yer edinebilecekleri düşünülmektedir. Özellikle toplumlarla, toplumların zor zamanlarında yanlarında olan markalar aralarında duygusal bir bağ oluşması veya güçlenmesi beklenmektedir.</p> İbrahim Aydın Zübeyir Çelik Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 168 173 Dr. Refik Saydam’dan Günümüze Sağlık Alanındaki Gelişim: 100 Yıl https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/292 <p>Atatürk ve çalışma arkadaşları tarafından Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş seviyelere ulaşabilmesi için tüm alanlarda olduğu gibi sağlık alanında da birçok uygulama ve düzenleme gerçekleştirilmiştir. Çalışmanın amacı Dr Refik Saydam’ın benimsediği sağlık politikaları ve tıbba bakış açısını inceleyerek Cumhuriyet’in kuruluşundan günümüze sağlık hizmetleri alanındaki gelişmelere ışık tutabilmektir. Bu amaçla sağlık bakanlığı verilerini içeren istatistik yıllıkları ve tıp tarihi literatürü karşılaştırmalı olarak irdelenmiştir. Cumhuriyetin ilk Sağlık Bakanı olan Dr. Refik Saydam tıbbi ve sosyal hizmetleri gerçekleştirirken, başta hekimler ve diş hekimleri olmak üzere ebeler, hemşireler, eczacılar ve sağlık memurlarının görev tanımları, çalışma şartları, eğitimleri, halk sağlığı, bulaşıcı hastalıkların önlenmesi, kazaların yönetimi ve madencilerle ilgili yasal düzenlemelerin yapılmasını sağlamıştır. Sağlık Bakanlığı bulaşıcı hastalıklarla örgütlü bir şekilde mücadele etmek, enfeksiyonları önlemek, bebek ölümlerini azaltmak ve nüfusu artırmak, devletin sağlık kadrosunu ülke geneline yaygınlaştırmak, koruyucu sağlık hizmetlerine öncelik vermek için kurslar açmış, Türk Milli Tıp Kongresi adıyla toplantılar düzenlenmiştir. Cumhuriyet kurulduğunda binden az olan hekim sayısı 2021 yılında yaklaşık 175 bine ulaşmıştır, 1950’de bebek ölüm hızı binde 250 iken 1997’de binde 40, 2020’de binde 6,4 olmuştur.Sonuç olarak Türkiye’de sağlık hizmetlerinin yapılanması sosyo kültürel yapıdaki değişimle birlikte teknolojinin ve bilimin gelişimiyle yakından ilişkilidir. Yokluk ve yoksunlukla mücadele edilen savaştan yeni çıkmış bir ülkenin Sağlık Bakanı olan Dr. Refik Saydam’dan günümüze yöneticiler dahil tüm çalışanların gayretli çabaları sayesinde bilimsel tıbbi hizmetlerin tüm ülke geneline yayılması sağlanmıştır.</p> Oya Ögenler İnci Akalper Selda Okuyaz Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 174 180 Hayat Eve Sığar (HES) Uygulamasının Kullanılabilirlik Analizi https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/293 <p>Kullanılabilirlik; masaüstü, web ve mobil olmak üzere geliştirilen tüm uygulamalar için oldukça önemli bir kavramdır. Bu çalışmada, COVID-19 pandemi sürecinde Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanlığı tarafından geliştirilen Hayat Eve Sığar (HES) Uygulamasının kullanılabilirlik analizi gerçekleştirilmiştir. Analiz süreci başlatılmadan önce hedef kitle, görevler ve anket soruları hazırlanmıştır. Daha sonra, belirlenen görevler zorluk düzeylerine göre (çok zor, zor, orta, kolay ve çok kolay) belirlenmiş ve katılımcılardan adım adım uygulamaları istenmiştir. Katılımcıların verilen görevleri uygulamaları esnasında, görevlerde başarılı olup olmadığı, ne kadar zaman harcadığı ve hata sayısı verileri kayıt altına alınmıştır. Ayrıca, analizin kalitesini ve başarısını olumlu yönde etkileyeceği düşünüldüğünden, görevler yerine getirilirken katılımcılardan uygulamayla ilgili memnuniyet düzeyi hakkında geribildirimler alınmıştır. Böylece HES uygulamasının arayüzü ile ilgili tüm eksik ve yetersiz alanlar tespit edilmiştir. Anket soruları ise, Google Docs ile katılımcılara yöneltilmiştir. Son olarak, herbir göreve ve anket sorularına ait elde edilen sonuçlar tüm ayrıntılarıyla birlikte verilmiştir.</p> M. Hanefi CALP Resul BÜTÜNER Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 181 188 Gümüşhane katı atık toplama sahası ve yakın çevresinde ağır metal kirliliğine maruz bölgede yetişen civanperçemi (Achillea millefolium L.) bitkisinin element biriktirme kabiliyeti (Gümüşhane, KD Türkiye) https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/294 <p>Bu çalışmanın amacı, istilacı bir tür olan ve Gümüşhane yöresinde de çok yaygın olarak rastlanan civanperçemi (Achillea millefolium L.) bitkisinin ağır metallerce kirlenmiş bir bölgedeki element biriktirme kabiliyet ve eğiliminin araştırılmasıdır. Bu amaçla Gümüşhane katı atık sahası ve yakın çevresinden civanperçemi (Achillea millefolium L.) bitki örnekleri toplanmıştır. Bitkinin atmosferik yollarla kirlenme özelliğinin de araştırılması amacıyla toplanan örneklerin bir kısmı ultra saf su ile yıkanmış, bir kısmı ise araziden toplandığı şekliyle değerlendirme yapmak için yıkama işlemi gerçekleştirilmeden gövde ve çiçek olarak ayrılmış ve doğal ortamda kurutulduktan sonra örnek hazırlama süreçleri akabinde İndüktif Eşleştirilmiş Atomik Emisyon/Kütle Spektrometresi (ICP-AES/MS) ile Fe, Co, Ni, Cu, Zn, As, Cd ve Pb elementleri için analizleri gerçekleştirilmiştir. Elde edilen konsantrasyonlar değişik istatistiksel metotlarla analiz edilerek bitkinin element biriktirme kabiliyeti ve eğilimi belirlenmeye çalışılmıştır. Yapılan çalışma sonucunda, Gümüşhane katı atık alanı ve yakın çevresinde yetişen civanperçemi bitkisinin kirliliğe maruz kalmamış bölgelerde yetişen bitkilere göre özellikle Cu, Zn, Fe, Pb ve Cd elementlerince daha yüksek konsantrasyonda ağır metal içeriğine sahip olduğu tespit edilmiştir. Sahada yetişen bitkideki Zn, Se, Ag ve Cd elementlerinin ise atmosferik kirliliğe bağlı olarak daha yüksek konsantrasyonlara ulaştıkları da bu çalışma sonucunda belirlenmiştir. Civanperçemi çiçek ve gövdelerinin element biriktirme kabiliyeti yönünden Co, As, Ag ve Cd elementlerince bitki gövdesine yönünde daha yüksek konsantrasyonlar gösterdikleri de tespit edilmiştir.</p> Alaaddin Vural Abdullah Kaygusuz Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 189 195 DESIGN AND CONSTRUCTION OF AUTOMATIC STREET LIGHT BASED ON VEHICLE MOVEMENT https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/296 <p>The primary consideration in the present field of technologies is Automation, Energy consumption, and cost-effectiveness. Automation is intended to reduce manpower with the help of intelligent systems. Energy saving is the primary consideration forever as the energy sources are getting diminished for various reasons. As we all know that energy consumption has been increasing day by day so, to overcome these consequences we are using IoT devices. This research proposes a modal for modifying street light illumination by using sensors at minimum electrical energy consumption. When presence is detected, all surrounding street lights glow at their brightest mode, or else they stay in the dim mode. LED bulbs shall be implemented as they are better than conventional incandescent bulbs in every way. This shall reduce heat emissions, power consumption, maintenance and replacement costs, and carbon dioxide emissions. Massive energy savings are envisioned. The main aim of this research is to reduce power consumption when there are no vehicle movements on the road, the Smart street light will stay OFF, and when there are vehicles on the road some specific range number of lamps will be turned ON until the vehicle passes.</p> Auwal Salisu Yunusa Mariya G. Mustapha Auwal R. Dan Sharif Mujittapha I. Wawo Shehu Atiku Nafisa Tijjani Aliyu Musa Sani Aliyu Sani Yahaya Umar Shehu Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 201 208 Büyükaktaş Diyoritinin (Bayburt) Genel Jeolojik ve Petrografik Özellikleri https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/297 <p>Bu çalışma, Doğu Pontidler’in güneyinde Bayburt kuzeyinde yer alan Büyükaktaş Diyoriti'nin genel jeolojik, mineralojik ve petrografik özelliklerinin ortaya konulması amacıyla yapılmıştır. İnceleme alanının tabanında Eosen yaşlı olan ve tortul ara katkılar içeren andezit, bazalt ve piroklastiklerinden oluşan Yazyurdu Formasyonu yer alır. Eosen yaşlı Büyükaktaş Diyoriti tarafından kesilen bu birimler, Kuvaterner yaşlı alüvyonlar tarafından uyumsuz olarak örtülürler. Büyükaktaş Diyoriti genel olarak elips şekilli bir sokulumdan oluşmakta olup, yaklaşık 3 km2’lik bir alanda yüzeyleme verir. Büyükaktaş Diyoritini oluşturan kayaçlar diyorit bileşimli olup, ince-orta taneli, yer yer porfirik doku gösterirler. Kayaçlar başlıca plajiyoklas (%77-80), kuvars (%2-4), ortoklas (%2-3), piroksen (%7-9), amfibol (%3-5) ve biyotit (%1-2) minerallerinden oluşur. Zirkon, apatit ve Fe-Ti oksit ise tali mineralleri oluşturur. Plajiyoklaslar An32-45 bileşimli olup, andezinden oluşur. KAP diyagramında incelenen örnekler K2O'ca fakir bir yönseme gösterirler.</p> Abdullah Kaygusuz Alaaddin Vural Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 209 214 Modeling of fatigue crack growth by neural networks https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/298 <p>Fatigue cracks often occur in means of transport such as aircraft, vehicles and ships, as well as in power generation machinery, gas turbines. The crack growth process is complicated for many reasons, including component geometry, manufacturing defects, and applied load. In this paper, a fatigue crack growth model is developed based on the artificial neural networks (ANN) for the V-notch Charpy specimen. The ANN model mainly depends on the cyclic loading conditions and the properties of the materials on input and output the length of the crack. Experimental data on fatigue crack growth of aluminum alloy 2024 T351 for different load ratios obtained from literature were used for this investigation. The predicted crack length is in good agreement with the experimental data.</p> Abdelfetah MOUSSOUNI Nadjia BENACHOUR Mustapha BENACHOUR Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 215 219 DESIGN OF A FINGER PRINT SCAN DOOR USING ARDUINO ATMEGA 328P AT KANO STATE POLYTECHNIC, NIGERIA https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/299 <p>This article includes a smart and affordable door lock enhanced with a fingerprint interface. For implementing this research, we will be using Arduino atmega328p, a fingerprint sensor, a motor driver, a motor, and other hardware devices. The fingerprint sensor will be integrated with the door panel, facing the outer side of the door, so that people can't have access to the controlling systems from outside. The latches will be fixed inside the door panel so that the thickness of the door can help the latch's strength. The fingerprint sensor will take the fingerprint of the user and forward it to the microcontroller to match its records. If the print matches with one of the fingerprints of the microcontroller's memory, the microcontroller will lock or unlock the latch, based on its current state. If the fingerprint is foreign to the microcontroller, the buzzer will buzz and the user will have to try again, if the wrong fingerprints are tried 5 times at most, the system will text the owner to alert him /her about a break-in. The system will also go into a secure state where it will continue to sound for alerting the neighbors that something is wrong. The system will reset once a known print is entered.</p> Mariya G. Mustapha Auwal S. Yunusa Auwal R. Dan Sharif Auwal Usman Umar Shehu Nafisa Tijjani Aliyu Sani Yahaya Usman Haruna Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 220 223 S-rGO/Fe2O3/PPy nanocomposite formation for 2032 SupercapBattery Applications https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/300 <p>– In this study, 3 different materials were combined to form hybrid nanocomposite for SupercapBattery applications. Sulfur doped reduced graphene oxide (rGO), iron (III) oxide (Fe2O3), and polypyrrole (PPy) were used as a component of nanocomposites. Electrochemical performances were performed by cyclic voltammetry (CV), galvanostatic charge / discharge (GCD) and electrochemical impedance spectroscopy (EIS) measurements. EIS measurements were analyzed by Nyquist, Bodemagnitude, Bode-phase, and Admittance plots. Long-term stability tests were obtained by CV method using 1000 charge/discharge performances at a scan rate of 100 mV×s-1 . The highest specific capacitance was calculated as Csp= 125.33 F×g-1 at 10 mV×s-1 (electrode weight was obtained as 20,9 mg).</p> Murat ATES Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 224 227 SupercapBattery performances of rGO/NiO/PPy nanocomposite in ionic liquid electrolyte https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/301 <p>In this study, 3 different materials were combined to form hybrid nanocomposite for SupercapBattery applications. reduced graphene oxide (rGO), Nickel oxide (NiO), and polypyrrole (PPy) were used as a component of nanocomposites. Electrochemical performances were performed by cyclic voltammetry (CV), galvanostatic charge / discharge (GCD) and electrochemical impedance spectroscopy (EIS) measurements. EIS measurements were analyzed by Nyquist, Bode-magnitude, Bode-phase, and Admittance plots. Long-term stability tests were obtained by CV method using 1000 charge/discharge performances at a scan rate of 100 mV×s-1 . The highest specific capacitance was calculated as Csp= 1724.61 F×g-1 at 2 mV×s-1 (electrode weight was obtained as 42,7 mg).</p> Murat ATES Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 228 231 SPECTRUM OCCUPANCY PREDICTION USING A MODIFIED XGBOOST MACHINE LEARNING ALGORITHM https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/302 <p>There is an alarming rate of growth in the usage of spectrum, where some of the allocated spectra is fully engaged while others are sparsely utilized. This gives attention to the use of cognitive radios where the Primary users can maximize the available spectrum holes alongside the secondary users. The challenge of using cognitive radio technology is interference which is a factor that causes a delay in the handoff time. XGBoost alongside other regression Machine Learning (ML) Algorithm such as linear Regression, Lasso Regression, Ridge regression, and the random forest was used to train and predict the dataset gotten from sensing the spectrum at a location called Morris Fertilizer within the environs of Minna, Niger state. Linear regression, Random forest regression, XGBoost, Ridge, and Lasso have been used for the prediction of cognitive radio frequencies based on 10 power features. The linear Regression, Ridge and Lasso gave the same level of accuracy of 6.39%, while Random forest gave an accuracy of 54.65%Xgboost gave the best performance with an accuracy level of 96.85%, thus boosting algorithm shows a high level of prediction ability.</p> Temitayo Ayodeji OYEWO Umar Suleiman DAUDA Abubakar Saddiq MOHAMMED Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 232 237 Ethical guide to total quality management https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/303 <p>– The focus of quality management practices on concepts such as customer satisfaction, reducing costs, increasing profits, providing faster product or service with continuous step-by-step improvements also draws attention to ethical behavior in the long term in achieving the targeted results. In reaching the goals in the long term, the values that the employees of the institution will adopt and the behavioral norms they will develop will be a matter to be considered in the enterprises for this purpose. Until now, studies on quality and ethics have focused on health, education sector, and accounting specialties, and there has been no study that discusses the compatibility of quality management principles and determined ethical standards together. In this study; the principles of total quality management such as leadership, customer orientation, participation of everyone and communication, teamwork, continuous improvement “Kaizen”, management with goals and data, process management, prevention-oriented appro</p> Işık ÇİÇEK Nasrin Mohammadi Lanbaran Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 238 243 Ters Yüz Öğrenme İle İlgili Yapılan Lisansüstü Çalışmaların İncelenmesi: Bir Eğilim Araştırması https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/304 <p>Günümüz eğitim anlayışı okul dışı zamanlarının etkili bir şekilde kullanılmasını, okul zamanının ise öğrencilerin temel becerilerini geliştirebilmelerine fırsat tanıyan bir eğitim sistemini gerekli kılmaktadır. Bu noktada ters yüz öğrenme yaklaşımı okulda öğrenme zamanı ile okul dışındaki öğrenme zamanının tersine çevrildiği alternatif bir yaklaşım sunmaktadır. Ters yüz edilmiş sınıf tekniklerinin uygulanması, hem sınıfta hem de sınıf dışında öğrenmeyi mümkün kılarak öğrencileri ilerlemek için sorumluluk almaya teşvik eder. Ters yüz öğrenme yaklaşımı ile öğrenciler alt düzeydeki bilişsel becerileri gerektiren öğrenme sürecini sınıf dışında yani evlerinde yaşarlar. Böylece sınıfta harcanacak olan ve alt düzeydeki bilişsel becerileri kapsayan öğrenme zamanı sınıf dışına kaydırılarak sınıfta üzerinde esas durulması gereken ve uygulamayı, analiz etmeyi, değerlendirmeyi ve sentezlemeyi gerektiren beceri temelli öğretim etkinlikleri için zaman oluşturulur. Araştırmada ters yüz öğrenme ile ilgili yapılan lisansüstü çalışmalar incelenmiş; elde edilen verilere dayanılarak lisansüstü araştırmalar; yöntembilim (metodoloji), tezlerin yıllara göre dağılımları, tezlerde üzerinde durulan konular, tezlerin çalışma alanları ve türleri başlıklarında doküman incelemesi kapsamında ele alınmıştır. Araştırmanın veri kaynağını YÖK Ulusal Tez Merkezinde “ters yüz öğrenme, ters yüz edilmiş sınıf, çevrilmiş sınıf, ters yüz sınıf etkinlikleri, flipped classroom” anahtar kavramları kullanılarak yapılan tarama neticesinde ulaşılan 209 lisansüstü tez oluşturmaktadır. Bu çalışma, araştırmacılar tarafından hazırlanan değerlendirme formunda belirlenen niteliklerin analizi üzerine yapılan bir araştırmadır. Araştırmanın sonunda ters yüz öğrenme ile ilgili lisansüstü düzeyde yapılan araştırmaların genellikle deneysel nitelikte araştırmalar olduğu ve araştırmaların özellikle fen bilimleri alanında yoğunlaştığı sonuçlarına ulaşılmıştır.</p> Oğuzhan Sevim Ahmet Karabulut Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 244 249 Ortaokul Öğrencilerinin Ev Ödevlerine İlişkin Görüşlerinin İncelenmesi https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/305 <p>– Ev ödevleri ev ve okul arasındaki kesişme noktası olması açısından eğitim ve öğretim sürecinin önemli ögelerinden biridir. Ev ödevleri aracılığıyla çocukların öğrenme süreçleri gözlemlenebilir ve hem öğretmenlere hem de ebeveynlere, çocuklara karşı olumlu davranışlar sergilemelerine imkân sağlanabilir. Ayrıca ev ödevleri ile uygulamada ek eğitim sağlamanın maliyetsiz bir yolu da sunulabilir. Ev ödevlerinin çocukların bir sorumluluğu yerine getirme, tamamlama, bir ödevin tamamlanması için gerekli materyalleri toplama, düzenleme, hazırlama, zamanı etkili yönetebilme, böylece kişisel becerilerini geliştirme gibi faydaları da bulunmaktadır. Bu çalışmada beş, altı, yedi ve sekizinci sınıflarda öğrenimlerine devam eden öğrencilerin ev ödevlerine ilişkin görüşleri incelenmeye çalışılmıştır. Araştırma nitel araştırma yöntemlerinden biri olan olgubilime (fenomenoloji) uygun olarak desenlemiştir. Araştırmanın çalışma grubunu 2022-2023 Güz Dönemi’nde Erzurum’un merkez okullarında öğrenim gören 24 öğrenci oluşturmaktadır. Araştırma verilerinin toplanmasında görüşme süreçlerinde araştırmacılara esneklikler sağlayan yarı yapılandırılmış görüşme formu kullanılmıştır. Görüşmelerden elde edilen verilerin analizinde ise nitel araştırmalarda sıklıkla başvurulan bir veri analizi tekniği olan betimsel analiz tekniği kullanılmıştır. Araştırmanın sonunda görüşmeye katılan öğrencilerin ev ödevlerini genellikle bir öğrenme fırsatı olarak değerlendirdikleri, ev ödevlerine yönelik olumlu görüşlere sahip oldukları anlaşılmıştır. Elde edilen bulgulara göre öğrencilerin ev ödevleri süreçlerinde aile desteği, çevre koşulları, kontrol ve geri bildirim sağlama ve çalışma ortam noktasında zaman zaman sorun yaşadıkları tespit edilmiştir.</p> Ahmet Karabulut Oğuzhan Sevim Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 250 255 Level of formal and informal communication in TQM Circles to total quality management https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/306 <p>Practices related to total quality management as a management approach that businesses will adopt can be defined as the leading factors in achieving positive outputs at the level of individuals, groups and institutions. One of the mentioned quality management practices is quality circles. Group dynamics gain importance in achieving the desired positive results in these group works carried out on a voluntary basis, and the communication activity between the circle members, which is one of them, is reshaped with formal or informal qualities in this context. In quality circles created with different hierarchical titles from different departments, the level of formal and informal communication in businesses may directly affect the effectiveness of the circle. The informal climate in which the circles are created will make the hierarchical level difference in the communication process important/unimportant depending on functional competence in this context. In this study, elements related to communication effectiveness and how they can change the effectiveness of quality circles are discussed.</p> Gülnur Çalışkan Işık ÇİÇEK Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 256 259 Bir Mikromorfolojik Yapıda Geometri https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/307 <p>Bu çalışmamızla ancak mikroskop ile gözlemleyebildiğimiz bazı bitki dokularının mikro yapılarında yer alan geometrik modelleri belirlemeye çalıştık. Makro yapıların temelini oluşturan mikro yapıların şekilleri, biraraya geliş pozisyonları, kaplandıkları alanları, dayanıklılıkları gibi özellikler materyalin bütününün işlevselliğini etkilemektedir. Mikro yapıların geometrik modellerinin çıkarılıp bu açıdan belirlenip değerlendirilmesi verimlilik ve işleyişlik açısından önemlidir. Bir materyalin mikro geometrik modeli, o mikroyapının mekanik özellikleri nasıl belirlediğini anlamamıza yardımcı olabilir. Ayrıca, bilinen mekanik davranışların tahmini modellerini geliştirmemize de öncülük edebilir. Günümüzde canlı ve cansız materyallerin daha çok gözle görülebilir morfolojik yapıları belirlenip gıda, mimarlık gibi farklı alanlarda model alınarak kullanımı sağlanmaktadır. Ancak bu materyallerin gözle görülemeyen mikro yapıları çok az denecek kadar çalışılmış olup bu anlamda bilimsel açıdan açıklık olduğu düşüncesindeyiz. Biz bu çalışma ile kısmen de olsa bu alanda bir katkı sağlamak istedik. İncelediğimiz araştırma materyalimiz bazı bitki dokularına ait hücresel yapılardır. Bu yapıların mikroskobik görüntülerinden yararlanarak bazılarının matematiksel kavramlar ışığında geometrik modellerini çıkarmaya çalıştık. Çalışmada araştırma materyali olarak kullandığımız bitki kısımlarında el kesitleri alındı. Kesitlerin daha iyi görülebilmesi için safranin ve fast green boyaları kullanıldı. Hazırlanan preparatların mikroskobik gözlemleri sayesinde bu mikro yapıların geometrik modelleri tanımlanıp ortaya çıkarılmaya çalışıldı.</p> Ali Özdemir Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 260 262 A Novel Method for Classification of Butterfly Species Using CNN https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/308 <p>Researchers studying in the field of lepidopterology want to learn about the family life of butterflies and to examine detailed information such as the shape and species of butterflies. It is of great importance to classify butterflies by invasive methods without harming them. In engineering approaches, the development of reliable, fast and cost-effective systems is suitable to offer solutions to vital problems. In this study, automatic species classification of butterflies is provided by data augmentation with a new method based on Convolutional Neural Network (CNN) for automatic examination and classification of butterflies. In the article, a CNN model that provides automatic classification of 832 butterfly images belonging to 10 butterfly species is proposed. Data augmentation of the proposed model was performed between classes with unbalanced data distribution. To evaluate the effect of the data augmentation process on the performance, the classification process was performed without any data augmentation process. As a result of the data augmentation process, the proposed CNN model reached 93.41% validation accuracy. The proposed CNN model, which does not apply any data augmentation process, has reached 91.72% validation accuracy. The proposed CNN model, which is flexible and highly capable, caused 1.69% performance difference. It is seen that the approach that performs close to or superior to similar studies in the literature is successful. The proposed CNN model is important in that it is both a lightweight and faster system than any pre-training transfer method.</p> Halit Çetiner Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 263 269 Structural Investigation of a Hydrazide Derivate Compound Including Pyridine Ring https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/309 <p>– Hydrazides have a variety of applications in different fields, including pharmaceuticals, agrochemicals, and materials science. In the pharmaceutical industry, hydrazides are widely used as intermediates in the synthesis of various drugs. They exhibit a range of biological activities, such as anticancer, antibacterial, antiviral, and anti-inflammatory properties. Theoretical calculations provide predictions about the molecular groups to be synthesized by determining the chemical activities of the molecules and by predetermining the electrophilic and nucleophilic regions. For this reason, Density Functional Theory (DFT), which is the most preferred chemical calculation method in the literature, was preferred in this study. (E)-N'-(4-methylbenzylidene)isonicotinohydrazide compound was optimized using the B3LYP model and the 6-311G(d,p) base set to obtain the most stable state of the molecule. In addition, the stability of the optimized structure with frontier orbitals (HOMO and LUMO) and its susceptibility to chemical activity were investigated. With chemical activity parameters, kinetic stability, and chemical stability were determined. In addition to these, electron-rich and electron-poor regions were determined by molecular electrostatic potential (MEP) analysis. The popularity of Hirshfeld surface analysis has grown within the fields of materials science, crystal engineering, and computational chemistry, as it provides a robust tool for comprehending the intermolecular interactions and packaging in molecular crystals, as well as predicting material properties. In this study, the Hirshfeld surface was analyzed to investigate the intermolecular interactions that control the supramolecular structure. The results indicate that H···H (42%) contacts are the most significant interactions, whereas C···H (29%), O···H (13%), and N···H (12%) interactions are less notable.</p> Sevgi Kansız Copyright (c) 2023 2023-03-21 2023-03-21 1 270 273 POLİSTİREN KÖPÜK VE KESME DONATILI BETONARME DÖŞEMELERİN DENEYSEL ARAŞTIRILMASI https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/310 <p>Betonarme döşeme yapı ağırlığını oldukça etkilemektedir. Yapı ağırlığının artması ile etkiyen deprem kuvvetleri büyümekte ve deprem sırasında yapı hasarları artmaktadır. Geleneksel plak, asmolen ve kaset döşemeler oldukça ağırdır. Bunlara alternatif boşluklu döşemeler gün geçtikçe araştırılmakta ve artmaktadır. Boşluklu döşemeler genellikle döşeme enkesitinin alt veya orta kısmında boşluk bırakılarak üretilmektedir. Döşemede bırakılan boşluklar ile kesit zayıflamakta ve yük kapasitesini düşürmektedir. Bu çalışmada döşeme orta katmanında polistiren köpüklü ve düşey yerleştirilmiş kesme donatılı döşemelerin eğilme davranışı deneysel araştırılmıştır. Bu amaçla bir adet dolu ve bir adet polistiren köpüklü betonarme döşeme 3 noktada eğilme deney yöntemine göre test edilmiştir. Döşemelerin tüm karakteristik özellikleri eşit iken yalnızca polistiren köpük oranı değişmektedir. Döşeme genişliği 100cm, uzunluğu 200cm ve yüksekliği 15cm’dir. Dolu döşeme referans döşemesi iken polistiren köpük boşluklu döşeme 3 eşit katmana ayrılmıştır. Alt ve üst katmanı betonarme orta katmanı ise belirli aralık ve sayıda kare beton bağlantılı ve polistiren köpüklü yapıdadır. Döşemeler her iki kenardan basit mesnet ile mesnetlenmiş ve açıklık ortasına düzgün çizgisel yayılı yük uygulanmıştır. Deney sonuçlarına göre polistiren köpük oranının %16.7 olması ile ağırlık %22’ye düşürülmüş. Ancak yük kapasitesi ve çökme miktarı düşmüştür. İki döşemenin kırılma türü aynı şekilde gerçekleşmiştir. Köpüklü döşemede ani dayanım kaybı veya gevrek kırılma görülmemiştir. Kesme donatısı kullanılması ile yük kapasite kaybı belirli oranda önlenmiştir. Bu deneysel çalışma Van YYU-BAP birimi tarafından FDK-2022-10020 proje kodu ile desteklenmiştir.</p> FIRAT KIPÇAK MUCİP TAPAN ABDULHALİM KARAŞİN BARIŞ ERDİL Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 274 277 Design of a deep neural network for diabetes prediction https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/311 <p>Diabetes is a chronic disease with many complications that follow the disease and is one of the causes of death worldwide. The number of people infected with this disease is increasing every day. Therefore, predicting this disease at an early stage helps to avoid many complications that follow the disease. Therefore, many medical sectors have begun to take an interest in using artificial intelligence technologies and benefiting from their services. Data mining and machine learning techniques are used to predict the patient's condition at an early stage. Therefore, this paper uses a neural network containing more than one hidden layer for disease prediction. The designed network gave an accuracy of 95.40%. The accuracy of the Recall scale for infected patients reached 96.59%. It is better than the result of previous studies mentioned in this paper.c</p> FERAS KHALEL NEHAD T.A RAMAHA Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 278 282 Use of Morphine for Palliative Care based on their prescription https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/312 <p>Morphine is an opioid that it is used as sedative analgesics or pain reliever. Different form-doses are only legally available with medical prescription. Morphine is the strongest naturally occurring drug, used for post-surgical pain and extreme pain like cancer pain. The aim of this study is to analyze the quantity of morphine used in different form-doses for palliative care in Albania during the years 2018-2022 The study is based on the reimbursement data for different form-doses of morphine used in the period 2018- 2022 in Albania from Compulsory Health Care Insurance Fund (FSDKSH). From the data resulted that during the last year 2021-2022 the quantity of morphine used in Albania with medical prescription for terminal patient is increased where the most commonly form-doses used are morphine hydrochloride solution for injection 10mg/ml and morphine sulphate prolonged release capsules 60mg. During the years 2019-2022 morphine sulphate prolonged release capsules 100mg and 10mg are no longer used as a result of the introduction of morphine sulphate oral solution 20mg/ml and morphine hydrochloride trihydrate tablets 10mg in the 2019 reimbursement scheme for pain treatment of terminal patients. Involved in the scheme of pain treatment of other opioid derivatives and their combinations with non-opioid could significantly improve their side effects and the quality of their life.</p> Dorina Dervishi Emi Panariti Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 283 286 Analysis on the capacitance characteristics of an Au/WOx/nSi junction https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/313 <p>In this work, an Au/WOx/n-Si metal-semiconductor device (MIS) have been realized by the fabrication using the thermal evaporation deposition procedure of WOx thin films on n-cSi. To analyze the electronic structure properties of Au/WOx/n-Si has been used the C-V and G-V measurement techniques at room temperature and for the frequencies which are 250 kHz, 500 kHz, 750 kHz and 1 MHz. The capacitance peaks viewed dependent to the applied frequency of Au/WOx/n-Si sample have been attributed to the bulk trapped charges and the interface states. In addition, it was seen that the capacitance curve of the depletion region under the illumination are the lower capacitance peak than the other capacitance curve which is non-illuminated. In result, it was noted that the illumination is effective on the capacitance curves and their peaks.</p> Murat GÜLNAHAR Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 287 291 Bir Au/MoOx/n-Si çoklu eklem yapının yüksek frekanslarda kapasitansgerilim karakteristikleri https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/314 <p>– Bu çalışmada, n-tipi Si yarıiletken yapı üzerine MoOx’in termal yöntemle fabrikasyon işlemi yapılan bir Au/MoOx/n-Si Schottky eklem yapının elektronik yapısal özellikleri; oda sıcaklığında, yüksek frekanslarda ve -10 V ve 10 V gerilim aralığında uygulanan gerilimin ve frekansın fonksiyonu olarak kapasitans-gerilim (C-V) ve kondüktans-gerilim (G-V) ölçümleriyle araştırıldı. Kapasitansın ve kondüktans değerlerinin değişimlerinden arayüzeyin ve arayüzey yapısının sonuçlar üzerinde etkili olduğu görüldü. Yüksek frekanslarda kapasitans değerleri negatif olurken azalan frekansla birlikte kapasitans değerleri negatif olarak arttı, kondüktans değerleri de artış gösterdi. Sonuçta, deplasyon bölgesinde bulunan yüklerin ve arayüzey yüklerinin toplam eklem kapasitansını frekansın ve gerilimin fonksiyonu olarak değiştirebildikleri sonucuna ulaşıldı.</p> Murat GÜLNAHAR Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 292 295 Effects of Different Plant Growth Regulators and Minerals on Pollen Germination of “İstanbul” Medlar Variety https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/315 <p>This study was carried out to examine the effects of some plant growth regulators and mineral substances on pollen germination and pollen tube length in the pollen of 'Istanbul' cultivar of medlar, which is one of the important minor fruit species. For this purpose potassium nitrate (50 ppm), thioure (50 ppm), benzyladenine (5ppm), gibberellic acid (10 ppm) and indole butyric acid (10 ppm) solutions were added germination medium (20% sucrose + 1% Agar-Agar + 5ppm H3BO3). Pollens were counted after 2h, 6h, 12h and 24 hours later after sowing. Pollen tube growth was measured by ocular micrometer after 24 hours later germination. Statistical analyses were performed by SPSS 22.0 version. The effects of chemicals on pollen germination and tube growth were found as statistically different according to plant growth regulators minerals substances. Pollen germination rate and pollen tube length were increased by incubation time. Potassium nitrate and gibberellic acid were determined as promoter while thioure and benzyladenine effected as inhibitory. The highest pollen germination rate and pollen tube length were obtained from the germination medium supplemented with gibberellic acid (26.25% and 100.28 µm respectively). Potassium Nitrate also increased the germination rate and pollen tube length as control (mean: 21.95%and 85.33 µm). Thioure (2.35%) and benzyladenine (2.80% effected as inhibitory in pollen germination and tube growth. Results close to the control group were obtained in the germination medium supplemented with indolebutyric acid (14.25% pollen germination rate and 36.31 µm pollen tube length). Recommended doses of gibberellic acid and potassium nitrate can be applied in the pollination period.</p> Sultan Filiz GÜÇLÜ Fatma KOYUNCU Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 296 299 Yapay Sinir Ağları ile Meme Kanseri Tespiti https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/316 <p>Meme kanseri, memenin glandüler dokusundaki kanalların (% 85) veya lobüllerinin (% 15) astar hücrelerinde (epitel) ortaya çıkan bir kanser türüdür. 2020 yılında dünya çapında meme kanseri teşhisi konan 2,3 milyon kadın ve 685 000 ölüm vardı. 2020'nin sonu itibariyle, son 5 yılda meme kanseri teşhisi konan 7,8 milyon kadın hayatta kaldı ve bu da onu dünyanın en yaygın kanseri haline getirdi. Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) tarafından Aralık 2020'de yayınlanan istatistiklere göre, meme kanseri, dünyanın en sık teşhis edilen kanseri olarak akciğer kanserini geride bırakmıştır. Günümüzde meme kanseri teşhisinde alışılagelmiş ve standart yöntemler ve teknikler ile birlikte yeni teknolojilerin getirdiği Görüntü İşleme, Yapay Zekâ, Derin Öğrenme, Yapay Sinir Ağları gibi birçok yöntemde kullanılmaktadır. Bu yöntemlerin bize sağladığı en önemli kazanç, meme kanseri teşhis sürecinde bireysel hataları barındırmaması veya en aza indirgemesidir. Çalışmada meme kanseri için, 2018 yılında toplanmış, 600 kadın hastadan alınan 1578 adet ultrason görüntüsü üzerinden %20 test verisi alınarak k-en yakın komşuluk (KNN), Rastgele orman (Random Forest) ve Yapay Sinir Ağları algoritmaları kullanılmıştır. Kullanılan algoritmalarda eğitim işlemleri yapılarak model oluşturulmuştur. Bu modeller ile iyi, kötü huylu ve normal lezyonların ultrason görüntüleri karşılaştırılmış ve meme kanseri olan lezyonların tespitinde başarı yüzdesi olarak kNN %96,1, Rastgele Orman Algoritması %95,9 ve Yapay Sinir Ağları %98,7 ile en iyi sonucu vermiştir. Oluşturulan sinir ağı modeline örnek değerler girdi olarak verildiğinde hastalığı yüksek bir doğruluk oranıyla teşhis edebilmektedir. Bu sonuca göre yapılan çalışmanın işe yaradığı ve hastaların meme kanseri teşhisi için kullanılabilir olduğu gözlemlenmiştir.</p> Resul BÜTÜNER M. Hanefi CALP Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 300 308 Teknolojik Gelişmelerle Pilisenin Evrimi https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/317 <p>Tekstil ve moda tasarımında gerek görsel gerek dokusal açıdan önemli etkileri olan pilisenin dokuma kumaşta katlamalarla ile başlayan hikayesi bugün örme kumaşlar üzerinde farklı örme teknikleriyle pilise efektleri ve hatta origamik desenler elde edilmesi şeklinde yeni tasarımlara açılımlar yapmaktadır. Tarihsel süreçte son derece basit uygulamalarla vücut bulan pilise, insanın hayal gücünün ve paralel olarak teknolojinin gelişimiyle malzeme, yöntem ve teknik bakımdan çok çeşitli varyasyonların ortaya çıkmasıyla tekstil ve moda endüstrisindeki özel yerini her zaman korumaktadır. Tekstil ve moda tarihi incelendiğinde pilisenin Mısır ve Mezopotamya’ya dayanan köklü geçmişiyle her dönemin modasında yer aldığı, kumaşı ve giysiyi hem estetik hem de fonksiyonel anlamda zenginleştirerek tasarımlara özgün bir kişilik kazandırdığı görülmektedir. Kumaş yüzeyinde katlama yapılarak, istenen görünümün kalıcılığının sağlanması için basit ütüleme yöntemleriyle başlayan pilise uygulamaları, sanayileşmenin ve moda tüketiminin artmasıyla daha kalıcı, daha kolay ve hızlı üretilebilen çözümlerle gelişmeye devam etmiştir. Pilise görünümü için önce basit silindirli ütüler geliştirilmiş, zamanla pilise çeşitlerinin zenginleşmesiyle sanatsal çalışmalara imkân tanıyan bir yöntem olarak kâğıt kalıplarla katlanıp yüksek sıcaklıklarda fiksaj yapılarak manuel uygulamalar yapılmaya başlanmıştır. Teknolojik gelişmelerle endüstriyel olarak miktar, kalite, hız, maliyet anlamında avantajlar sağlayan pilise makineleri klasik pilise çeşitleri için yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Teknolojinin pilise tasarımlarına katkısı gerek sanatsal gerek verimlilik açısından oldukça dikkat çekicidir. Bu çalışmada pilisenin tarihsel süreçte basit uygulamalarla başlayan yolculuğunun teknolojik gelişmelerle geçirdiği evrimi incelenmiştir.</p> Özge Ural Nuray Öz Ceviz Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 309 315 Trakya Fay Zonu (TFZ) ve çevresi jeofizik (manyetik) araştırmalar https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/318 <p>Kuzeyde dağlık Istranca Masifi, ortada sedimanter Trakya Havzası ve güneyde aktif Marmara Denizi Havzası bulunmaktadır. Çalışma alanımızın tam ortasında bulunan KD-GB yönünde uzanan Trakya Fay Zonu (TFZ), dağlık-kayalık Istranca masifi ile sedimanter Trakya Havzası arasındaki sınırı oluşturur. Çalışma alanı Trakya Fay Zonu (TFZ) ve çevreini kapsamaktadır. Bu çalışmada Trakya Fay Zonu (TFZ) ve çevresi jeofizik manyetik verilerin analizi ile yorumlanması amaçlanmıştır. Bu kapsamda öncelikle çalışma alanının kutba indirgenmiş havadan manyetik anomali haritası oluşturulmuştur. Harita incelendiğinde; manyetik verilerin -300 nT ile +1200 nT arasında değişim gösterdiği görülmektedir. Trakya Havzasının kuzeydoğu bölgesi bir sırt şeklinde yüksek manyetik anomaliler ile karakterize edilmektedir. Bu alan dağlık Istranca bölgesidir. Ayrıca TFZ nun üzerinde Edirne civarı ve güney kesiminde orta şiddette (200 nT) anomaliler de saptanmıştır. Kutba indirgenmiş manyetik verilerinden yüzeyde görülen ya da görülmeyen yeraltındaki yapıların sınırlarını belirleme amacıyla onların yatay ve düşey yöndeki türevlerinden bölgenin Analitik Sinyal (AS) haritası oluşturulmuştur. AS genlik değerlerinin maksimum olduğu bölgeler anomaliye neden olan yapıların üzerine karşılık gelmektedir. Yüksek genlikli AS anomalilerinin maksimum 180 nt/km kadar ulaştığı, anomalilerin Trakya havzası kuzey ve kuzeydoğu kesimlerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Istranca Masifi’nin hemen kuzeyinde 30 km genişlik ve 55 km ile 65 km uzunluğuna bir çift şiddetli AS (150-160 nT/km) elde edilmiştir. Bunun yanısıra çalışma alanının doğusunda Karadeniz kıyılarına yakın orta şiddette AS (yaklaşık 90 nT/km) saptanmıştır. Trakya Fay Zonu (TFZ) üzerinde her hangi bir önemli şiddete sahip AS gözlenememiştir. Gözlenen manyetik anomalilerin gözlemsel incelenmesine dayanılarak, bazı anomalilerin yarımkürenin polarlanma karakteristiğinden farklı özellikte olması bölgenin geçmiş jeolojik zamanlardaki dönme hareketi ile açıklanabilir.</p> Mustafa Nuri DOLMAZ Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 316 319 Çevrimiçi ve Harmanlanmış Öğretim Yeterlik Anketi Uyarlama Çalışması https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/319 <p>Bu çalışmanın amacı; harmanlanmış öğrenme ortamlarının oluşturulması ve yürütülmesinde birinci öncelik sayılabilecek öğretmenlerin yeterlik düzeylerinin incelenmesine yönelik bir anket uyarlamaktır. Çalışmada, Ryan Los, Amy De Jaeger ve Brenda M. Stoesz (2021) [1], tarafından hazırlanan Development of the Online and Blended Teaching Readiness Assessment (OBTRA) anketinin Türkçe uyarlaması, özelde Fen Bilgisi Öğretmenlerinin çevrimiçi ve harmanlanmış öğrenme yeterlik düzeylerinin belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırmacılar tarafından anket Türkçe’ye çevrilmiş, daha sonra anketin hem orijinal hali hem Türkçe ’ye çevrilmiş hali yabancı dil alanında iki, Türk dili alanında iki uzmanın görüşüne sunulmuştur. Uzmanlardan gelen dönütler doğrultusunda düzenlemeler yapılmış ve son şekli verilmiştir. Son hali verilen anket 100 Fen Bilgisi Öğretmenine uygulanmıştır. Yapılan istatistiksel analizler sonrası anketin üç bileşenli bir yapıda olduğu ortaya çıkmıştır. Uyarlama sonrası faktörler ve güvenirlik katsayıları şu şekildir: (1) Teknoloji α= 0,92, (2) Katılım ve İletişim α= 0,94, (3) Pedagoji α= 0,95. Toplamda 15 maddelik anket için hesaplanan genel güvenirlik katsayısı α= 0,95 olarak hesaplanmıştır. Orijinal anket beş faktörlü yapıda iken uyarlanan anket üç faktörlü bir yapıdadır. Orijinal anket güvenirlik katsayıları nispeten yüksek iken, uyarlanan anket güvenirlik katsayıları oldukça yüksek olduğu ortaya çıkmıştır. Anket uyarlama çalışmalarında kültüre özgü gizil değişkenler bulunmaktadır. Bu nedenle uyarlama yapılırken bazen birebir orijinal anket yapısına ulaşmak mümkün olmayabilmektedir. Yapılan bu çalışma ile ortaya çıkan uyarlama anketi belirlenen bileşenler boyutunda kullanılabilir, güvenilir bir ankettir. Bunun yanında, uyarlanamayan diğer bileşenlerle ilgili yeni araştırmalar yapılarak orijinal anketin Türkiye’ye uyarlanabilirliği ve kullanımı geliştirilebilir.</p> Özkan YILMAZ Taner BULUT Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 320 324 The effect of crump weir's geometry changes on hydraulic flow characteristics: A review https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/320 <p>– Water is one of the natural resources that man has known since ancient times and relied on daily. Its availability is an urgent necessity to sustain life and achieve human development. It is the prima food source for many people who live near the river and depend on fishing and agriculture for their livelihood. Therefore, dams are built across rivers to store water and create an artificial lake behind the dam to provide and utilize water and increase the discharge. The current studies focus on one of these types of weirs, the crump weir. Some of these studies deal with adding changes to the geometric shape, such as adding holes with different numbers, changing the height, making the weir in a V-shape, and changing the angle of inclination before and after the weir using artificial intelligence technology. The results showed an increase in the discharge coefficient (Cd) and the flow energy dissipation.</p> Arwa A. Mala Obaida Ahmed Y. Mohammed Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 325 331 Afet ve Acil Durumlarda Toplumsal Cinsiyet ve Kadın Sağlığına Etkileri https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/321 <p>Dünya’da ve Türkiye’de son yıllarda doğal afetlerin artmasıyla birlikte toplumun da hasar görmesi artmaktadır. Afet ve acil durumlar toplumu derinden etkilemektedir. Her yıl milyonlarca insanın doğal afetler nedeniyle can ve mal varlıkları zarar görmektedir. Afetler kadın, erkek, yaşlı, çocuk ve engelli bütün bireylerin hayatını olumsuz etkilemektedir. Afet ve acil durumlar motalite ve morbidite başta olmak üzere barınma, yiyecek bulma, giyinme sorunları, günlük yaşam aktivitelerini yerine getirememe, eğitimlerini devam ettirememe, işlerine gidememe gibi birçok sorun ortaya çıkarmaktadır. Toplumdaki bireyler afetlerden farklı boyutlarda etkilenmekle birlikte en çok risk altında olan ve afetlerden etkilenen kadınlar ve kız çocuklarıdır. Kadınlar sağlık hizmetlerine erişimde özellikle de üreme çağındaki kadınlar aile planlaması, gebelik hizmetleri, doğum, doğum sonu hizmetleri almada sorunlar yaşamakta ve bunlara bağlı olarak abortus, erken doğum, ölü doğum ve doğuma ilişkin komplikasyonlar ortaya çıkmaktadır. Her alanda var olan toplumsal cinsiyet farklılıkları, afet ve acil durumlarda da birçok şekilde görülmektedir. Toplumun bireylere kadın ve erkek olarak yüklediği rol ve sorumluluklar afet ve acil durumlardaki yaşanan olumsuz etkileri daha da arttırmaktadır. Ortaya çıkan kadına yönelik şiddet, erken yaşta ve zorla evlilik, artan iş yükü, yoksulluk, üreme sağlığında bozulma, psikososyal etkiler gibi nedenler kadın sağlığını ciddi boyutta etkilemektedir. Afet ve acil durumlarda kadınlar ve kız çocuklarının üzerindeki olumsuz etkileri azaltmak için, üzerinde durulacak en önemli konu afet öncesi ve sonrasında yapılan çalışmalarda toplumsal cinsiyet farklılıklarının önemle dikkate alınmasıdır.</p> Edanur Demir Emine Gerçek Öter Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 332 341 Coğrafi Bilgi Sistemleri (CBS) ve Analitik Hiyerarşi Süreci (AHS) Yöntemi ile Yeraltı Suyu Potansiyel Alanlarının Tespiti: Gökdere Havzası (Gümüşhane) Örneği https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/322 <p>Yeraltı suları, hayati doğal kaynakların başında gelmekte; niteliği ve niceliği konumsal olarak değişkenlik göstermektedir. Artan kentleşme ve nüfusa bağlı olarak, yeraltı su kaynaklarının nitelik ve niceliği üzerinde büyük bir baskı oluşmaktadır. Coğrafi bilgi sistemleri (CBS), yeraltı suyu potansiyel alanlarını tespit etmek için ilgili katmanların hazırlanmasında önemli bir rol oynamaktadır. Analitik hiyerarşi süreci (AHS) yöntemi ise, kullanılan her katmanın tanımlanması ve ikili karşılaştırmalar yapılması suretiyle ağırlık katsayılarının belirlenmesi temeline dayanan bir çeşit çok kriterli karar analizidir. Bu çalışmada; Gümüşhane ili Gökdere köyünde (KD Türkiye), yeraltı sularını besleme potansiyeli olan bir havza, araştırma için ele alınmıştır. Yeraltı suyu potansiyel alanlarını tespit etmeye esas teşkil edecek; arazi kullanımı, drenaj, fay, eğim, jeomorfoloji, litoloji, toprak derinlik ve yağış katmanları çeşitli veri kaynaklarından elde edilmiş, CBS teknolojileri ile bu katmanlar ayrı ayrı haritalanmıştır. AHS yöntemi ile ikili karşılaştırmalar yapılmak suretiyle kullanılan her katmanın ağırlık katsayıları belirlenmiş ve bir karar matrisi tablosu oluşturulmuştur. Son olarak; ağırlıklı çakıştırma (weighted overlay) analizi ile bir yeraltı suyu potansiyel haritası üretilmiştir. Ayrıca, üretilen bu sonuç harita; çok düşük, düşük, orta, yüksek ve çok yüksek olmak üzere 5 farklı sınıf içerecek şekilde sınıflandırılmış, her bir sınıfa ait alansal değerler hektar (ha) ve yüzde (%) cinsinden hesaplanmıştır. Sonuç haritasında alansal dağılım; çok düşük dereceli alanlar için 61 ha (%1.26), düşük dereceli alanlar için 3.921 ha (%80.79), orta dereceli alanlar için 809 ha (%16.67), yüksek dereceli alanlar için 60 ha (%1.24) ve çok yüksek dereceli alanlar için 2 ha (%0.04) olarak gerçekleşmiştir.</p> Mustafa Ceylan Alaaddin Vural Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 342 349 Tarımda Yaygın Olarak Kullanılan Bazı İnsektisitlerin Bazı Toprak Mikrobiyal Aktiviteye Etkileri https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/323 <p>İnsektisit, bitki gelişimini engelleyerek ürün verimini düşüren zararlıların yayılımını engellemek için kullanılan pestisittir. Tarımda pestisit kullanımının artmasıyla birlikte toprak mikroorganizmalarının kompozisyonu üzerinde bu kimyasalların doğrudan etkili olduğu gözlemlenmiştir. Mikroorganizmalar üzerine insektisitin etkisinin, insektisitin özellikleri ve konsantrasyonu, mikroorganizma cinsi ve mikroorganizmanın gelişme gösterdiği çevreye bağlı olduğu daha once yapılan çalışmalar tarafından ortaya konmuştur. Çalışmanın amacı Şanlıurfa’da yaygın olarak kullanılan Acetamiprid, Lambda cyhalothrin, Cypermthrin, Deltamethrin insektisitlerin toprağın bazı enzimatik aktiviteleri üzerine etkilerinin belirlenmesidir. Yapılan çalışmada, topraklara uygulanan insektisitlerin toprak enzimatik özellikleri üzerine etkilerini belirlemek amacıyla, topraklar 90 gün süre ile inkübe edilmiştir. İnkübasyonun belirli zamanlarında toprak örnekleri alınmış ve toprakların bazı enzimatik aktiviteleri incelenmiştir. Çalışma sonucunda, kullanılan insektisitlerin, toprakların alkalin fosfataz, dehidrogenaz, β- glukosidaz ve üreaz enzim aktivitelerini ve mikrobiyal biyomas karbon içeriğini farklı olarak etkilediği ortaya konmuştur.</p> Çiğdem KÜÇÜK Meral ÖDEMİŞ Sinan KABA Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 350 356 Xiphydria prolongata odun yaban arısında bağırsak bakteri florasının karakterizasyonu https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/324 <p>Xiphidriidlerin larvaları ağaç kurdudur ve bilindiği yerlerde ağaçların ve çalıların zayıflamış veya ölmekte olan küçük dallarını tercih ederler. Bazı Nearktik ve Palearktik türlerin konakçıları arasında Acer, Alnus, Betula, Salix, Populus, Tilia, Ulmus, Carpinus ve Fagus gibi bitkiler bulunur. Xiphydria prolongata (Geoffroy, 1758) ağırlıklı olarak Salix, Populus ve Ulmus gibi geniş yapraklı ağaçlarda kolonize olur. Larvaları söğüt ağaçlarının yeşil kabuklu gövdeleri ile beslenir ve ağacın gelişimine zarar verir. Bitkilerin selüloz gibi dokularını sindirebilmek için bu böcekler mantarlar ve bakteriler ile simbiyoz bir ilişki içerisindedirler. Xiphydria cinsine ait diğer bazı türlerin mantar simbiyontları hakkında literatür bilgisi olmasına rağmen bakteri simbiyontları hakkında çalışma yoktur. Yapılan çalışma ile X. prolongata türünün bağırsak bakteri florası 16S metabarkotlama tekniği ile karakterize edilmiştir. Yeni nesil dizileme tekniği kullanılarak 16S rRNA genlerinin V3-V4 hiper-değişken bölgesinin amplikonları ileri ve geri yönlü dizilenmiştir. Elde edilen kısa okumaların karakterizasyonu Qiime2 yazılımı kullanılarak linux ortamında gerçekleştirilmiştir. Tanımlanan MOTU’lerin taksonomik statüleri Silva v138 veritabanı referans alınarak %97 benzerlik oranına göre oluşturulmuştur. Takson atama analizleri sonucunda tanımlanan bakterilerin çoğunluğunun Proteobacteria şubesine ait oldukları anlaşılmıştır. Bağırsak florasının büyük kısmını (%91,52) Sodalis cinsine ait bakteriler oluşturmaktadır. Sodalis bakteri türlerinin böcek bağırsağında biyofilmler oluşturması ve bazı vitaminleri üretmesi dikkat çekmektedir. Çalışma kapsamında bağırsak florasında bulunan yaygın bakteri cinsleri Sphingomonas ve Pseudomonas olarak belirlenmiştir. Bu bakterilerin insektisit dirençliliğinde rolü olduğu çalışmalarda gösterilmiştir.</p> Mahir Budak Ertan Mahir Korkmaz Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 357 360 PSİKOBİYOTİKLERE GÜNCEL YAKLAŞIM https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/325 <p>Ruh sağlığının üzerinde beslenmenin etki mekanizması karmaşık olmasının yanı sıra beslenmede yapılan en ufak bir değişiklikte bireyin duygu durumunda önemli ve etkili değişiklik yaptığı bilinmektedir. Son yıllarda psikobiyotikler hakkında yapılan çalışma sayısının artmasıyla birlikte psikobiyotik içeren besinlere ilgi artmıştır. Günlük tüketilmesi gereken miktarda alındığında ruh sağlığı üzerinde yararlı etkisi olan canlı organizmalara psikobiyotik olarak tanımlanmaktadır. Probiyotiklerin bazıları, nöroaktif bileşikler oluşturarak öncelikle depresyon ve kaygı gibi stres ile ilgili bozukluklarda davranışsal etkisi olduğu görülmüştür. Fakat probiyotiklerin tamamı benzer olmamasına rağmen bazıları psikobiyotik özelliğe sahipken bazıları psikobiyotik özelliğe sahip değildir. Sindirim sisteminde oluşan fermantasyon tepkimesiyle meydana gelen metabolitler, mikrobiyota-bağırsak-beyin ekseni vasıtasıyla fiziksel ve ruhsal saglikta yarar sağlamakta, ruh sağlığı bozukluklarının tedavisinde farklı yaklaşımların oluşmasına sağlamaktadır. Probiyotik sınıfına yeni dahil olan psikobiyotiklerin araştırılmalarının nörodejeneratif hastalıkların ve çeşitli ruh sağlığı bozuklukların tedavi protokolleri için umut verici olmaktadır.</p> Kübra Kamile Yılmaz Serdal Öğüt Ayşe Demet Karaman Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 361 378 ÇOCUKLAR ve DEPREM https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/326 <p>Deprem, yer sarsıntısı veya zelzele yer kabuğundan çıkan enerji sonucu oluşan sismik dalgalanma ve bu sebeple yeryüzüne yansıyan sarsıntı olarak tanımlanır. Enerji patlaması kendiliğinden oluşabildiği gibi insanlar tarafından da tetiklenebilmektedir. Meydana gelen depremler bazen sallantı bazen ise yer değiştirme olarak kendini gösterebilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde görülen en büyük deprem olan 6 Şubat depremi asrın felaketi olarak tarihe geçmiştir. Gaziantep ve Kahramanmaraş merkezli olduğu bilinen iki büyük deprem 7.7 ve 7,5 şiddetinde hesaplanmış ve yine bu iki büyük deprem arasında çok sayıda 6 şiddetinde artçı sarsıntı da meydana gelmiştir. Bölgelerde çok fazla yıkılmış bina ve can kaybının olduğu rapor edilmiştir. Türkiye hükümeti tarafından doğal afet ve salgın gibi durumlarda uluslararası kuruluşlardan yardım çağrısı talep edilen en yüksek acil durum alarmı verilmiştir. Yine depremden etkilenen illerde üç ay süreli olağanüstü hâl ilan edilmiştir. Bu durumdan en çok etkilenen grup ise yine savunmasız olan çocuklar olmuştur. Çocuklar deprem esnasında ölüm ve yaralanma sonrasında ise hastalık, barınma, beslenme, fiziksel sosyal ve ruhsal sorunlar ile karşı karşıya kalmıştır. Depremde enkaz altından sağ çıkan çocukların çoğu evini, ailesini okulunu ve arkadaşlarını kaybetmiştir. Tüm sosyal çevresinden uzak kalan bu çocuklar aynı zamanda 6 Şubat depreminde iklim koşulları ile de mücadele etmek zorunda kalmıştır. Bu mücadelenin olumsuz sonuçları ise travma, umutsuzluk, anksiyete, depresyon, post travmatik stres bozukluğu (PTSB) gibi bulgularla ortaya çıkmıştır. Yapılan çalışmalarda çocuklarda en çok post travmatik stres bozukluğu tespit edilmiş olup sosyal olanakların tükenmişliği gibi nedenlerle kısa veya uzun vadede çeşitli fizyolojik ve psikolojik sorunlarla karşı karşıya kalan bu çocuklara gerekli desteğin sağlanmasının önemi vurgulanmıştır.</p> Funda GÜRBÜZ Naciye Esra KOYUNCU Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 379 383 BİREYLERİN RUH HALİ/DUYGU DURUMLARININ BESLEME TARZLARI İLE OLAN İLİŞKİSİ https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/327 <p>– Duygu durumu bireyin ne tür besinleri tüketeceği yönündeki seçimlerini ve kararlarını etkilemektedir. Duygusal yeme açlık hissi nedeniyle veya öğün zamanı geldiği için ya da sosyal gereklilik olduğu için değil sadece duygulanıma cevaben ortaya çıktığı varsayılan yeme davranışı olarak tanımlanmakta olup bireyler bu durumu pek çok metabolik yolak ve hedonik sistemler regüle edilebilmektedir. Bu durum bireylerin tekrarlayan vücut ağırlığı kazanımı için önemli bir risk faktörüdür. Duyguların yönetimi, besin seçimi, bu alanda yapılan teoremler, güncel araştırmalar hakkında veriler bu derleme çalışması ile ortaya konulmuştur. Bu bağlamda duygusal yeme ile ilişkili çeşitli kuramlardan ve faktörlerden yola çıkarak duyguların besin alımına etkisi, duygusal yeme davranışını saptamaya yönelik geliştirilen çalışmalar derlenmiştir.</p> Serenat Güngör Serdal Öğüt Ayşe Demet Karaman Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 384 394 Mikro Yapılarda Polygonal Geometrik Modeller https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/328 <p>Yaşadığımız gezegende yer alan birçok materyallerin fiziksel, biyolojik ve işlevsel özellikleri, onların sahip oldukları makro yapılarının yanında, mikro yapılarının şeklini tanımlayan geometrik yapılarına, uzaysal dağılımlarına ve yerleşim biçimlerine de bağlıdır. Evrendeki bu yüzeyleri modellemek için çeşitli matematiksel kavramlar kullanılabilir. Materyallerin yüzeylerini oluşturan geometrik şekle sahip mikro yapılar aralarındaki bağlantının kuvvetlenmesini, o materyalin bütünlüğünü ve en verimli şekilde kullanımını sağlar. Bu bağlamda makro yapılarda olduğu gibi materyalin mikro yapılarındaki geometrik şekilleri de oldukça önemlidir. Literatürde pek çok alanda çıplak gözle görülebilir makro yapılar ile ilgili geometri çalışmaları yer alırken, yalnızca mikroskopta görebileceğimiz mikro yapılarla ilgili bu tip çalışmalar oldukça sınırlı sayıdadır. Bu çalışmamızda sadece mikroskop ile görebileceğimiz bazı bitki dokularını oluşturan yapıların matematiksel kavramlar ışığında geometrik modellerinin tanımlanması ve formüller ile ifade edilebilmesi amaçlanmıştır. Bu dokuları oluşturan mikro yapılar belli bir düzen içerisinde bir araya gelerek üstlendikleri görevleri bu sayede yerine getirirler. Çalışmada örneklere ait mikro yapıların bir araya geliş biçimlerinin matematiksel tanımı geometride tiling veya tessellation diye ifade edilen “bir yüzeyin, genellikle bir düzlemin, karo adı verilen bir veya daha fazla geometrik şekil kullanılarak, üst üste binme veya boşluk olmaksızın kaplanması” şeklinde ifade edilen tanım ışığında yapılmıştır. Çalışmada incelenen örneklerin yerleşim biçimlerini oluşturan ve sahip oldukları farklı polygonal geometrik yapıları ve bunların matematiksel formülleri literatür bilgilerinde belirlenen matematiksel kavramlar kullanılarak değerlendirildi.</p> Ali Özdemir Canan Özdemir Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 395 398 Kahramanmaraş depremlerinde mimari ahşap taşıyıcıların sismik kabiliyetlerinin incelenmesi https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/329 <p>Bu çalışmada 6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen son 500 yılın en etkili depremi olarak açıklanan Kahramanmaraş merkezli 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerde bazı mimari ahşap taşıyıcıların sismik kabiliyetleri incelenmiştir. Çalışma Kahramanmaraş çarşı merkezindeki Boğazkesen Camii, Ulu Camii, Saraçhane Camii ve çarşısı, Arasa Cami, Kapalı Çarşı ve Bakırcılar Çarşısının yapı elamanları üzerinde yapılmıştır. İncelemenin yapıldığı mekânların tamamı, aynı zemin yapısında depremden yaklaşık eşit etkileneceği öngörülen yaklaşık 33 dekar bir alan içerisinde konumlanmıştır. Çalışma mekânlarının bazıları ağır hasarlı veya acil yıkım kararı almış olduğundan girme yasağı bulunan mekânlardır. Çalışmada cami ve tarihi çarşıların ahşap taşıyıcı sistemlerinin depremde hasar gören ve görmeyen kısımlarının karşılaştırılması görsel olarak yorumlanmaya çalışılmıştır. Sonuç olarak ahşap taşıyıcılarının metal bağlantı elamanlarıyla desteklenmesi ve kemer tarzı konstrüksiyonların sismik kabiliyetinin oldukça yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Öte yandan ahşap yapı elamanlarının, benzer görevlerdeki beton taşıyıcılara göre depremde ayakta kalma performansının daha fazla olduğu gözlemlenmiştir. Çalışma alanında kullanılan çam ağacının yoğunluğunun az olması, esnekliğinin fazla olması, anatomik yapısındaki lifsel bağların güçlü olması, özellikle çatı kaplamalarında diğer metal, beton vb. yapı elamanlarına göre göçük önleme kabiliyetinin çok daha fazla olduğu gözlemlenmiştir. Çalışma alanında gözlemlenen vakalara dikkat edildiğinde ahşap yapıların kendi içerisindeki konstrüksiyonların sismik kabiliyetinin oldukça yüksek olduğu gözlemlenmiştir. Ancak diğer yapı elamanlarıyla birleşme konstrüksiyonlarında, ağır kütlelerin ahşap taşıcının üzerine düşmesi veya ahşap taşıyıcının altındaki yıkılan diğer taşıyıcıların ahşap taşıyıcı da beraberinde düşey doğrultuda çekmeye zorladığı tespit edilmiştir.</p> Cebrail Açık Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 399 403 Breast Cancer Detection Using Machine Learning Algorithms https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/330 <p>Breast cancer is the most common type of cancer among women worldwide and has the highest mortality rate among women. As early diagnosis is important in cancer, early diagnosis in breast cancer significantly reduces the death rate. Thus, early detection of breast cancer significantly increases the chances of survival. Early diagnosis of breast cancer can significantly increase the chances of survival, as it can encourage timely clinical treatment. In this study, the data quality of the Breast Cancer Wisconsin (Diagnostic) dataset, which includes metric data extracted from the biopsy piece with various data mining methods was increased and the patient's breast cancer was classified as benign or malignant with machine learning algorithms. When we compare the developed machine learning algorithms; K-Nearest Neighbor algorithm showed higher performance than other machine learning algorithms with 99.3% accuracy, 98.9% precision, 100% recall and 99.4% f1-score values. The second most successful model on the test set is Support Vector Machine and Logistic Regression.</p> Ahmet Enes KILIÇ Murat KARAKOYUN Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 404 408 An Overview of Green Ports and Sustainable Development Goals https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/331 <p>Maritime transportation is an important link to world trade. The logistic chain has many factors and ports are one of the most substantial parts. However, there are increasing concerns about the environmental impact of the maritime industry. The International Maritime Organization, corps of the United Nations, is responsible for the maritime sector and they are limiting ship-sourced greenhouse gas emissions. When looking at maritime transportation from a common point of view, emissions and energy efficiency at ports seem as the second wave of environmentally friendly maritime, so ports and their emissions are covered and studied by many stakeholders as well as ships. On the other hand, the Sustainable Development Goals (SDGs) are a set of global goals adopted by the United Nations as part of sustainable development. The goals mainly aim to promote economic, social, and environmental sustainability around the world. This paper investigates the relevancy and connection of the green port ideal and sustainable development goals. Therefore, a SWOT analysis has been carried out for green ports compared to conventional ones, and related SDGs have been matched.</p> Omer Berkehan INAL Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 409 413 An Investigation on a Planar 3 Degree-of-Freedom Underactuated Mechanism https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/332 <p>The fully-actuated mechanisms ensure control and feedback linearization within the defined workspace but they are required additional design considerations such as control complexity, design or cost. On the other hand, the underactuated mechanisms have advantages in terms of control complexity, design and cost. In this study, a planar three degree-of-freedom parallel underactuated mechanism is introduced. In this design, only one actuator is used and the particularity of this study resides in the configuration of mechanism, which uses non-zero length compression springs instead of prismatic joints at each of its three links. This particular design allows for three equilibrium positions are determined by solving static Newton’s equation of resulting forces. The objective of designed control is determining accuracy of under actuation in reaching a desired equilibrium goal position from given equilibrium starting position. Results show that more than one actuator is needed to control the mechanism and reach the desired position.</p> Onur Denizhan Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 414 419 AVRUPA BİRLİĞİ GEÇİCİ KORUMA YÖNERGESİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ PROSEDÜRÜ https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/333 <p>2001 yılında, Avrupa Birliği Konseyi, yerinden edilmiş kişilerin kitlesel akını durumlarında geçici koruma sağlanmasına ilişkin Geçici Koruma Direktifini (TPD) kabul etmiştir. Geçici koruma, üçüncü ülkelerden gelen ve kendi ülkelerine geri dönemeyen kişilere toplu sığınma veya yakın toplu sığınma tehdidi durumunda acil ve geçici koruma sağlanması olarak tanımlanmaktadır. TPD'nin amacı, kitlesel bir yerinden edilmiş insan akını durumunda geçici koruma sağlamak için asgari standartlar oluşturmaktır. Geçici korumanın sağlanması, koşullarının varlığı ile kendiliğinden oluşmaz. TPD'nin etkinleştirilmesini gerektirir. TPD'nin etkinleştirilmesi, yerinden edilmiş kişilerin kitlesel akınının varlığına, Avrupa Komisyonu'nun önerisi üzerine Avrupa Konseyi'nin nitelikli çoğunluğu tarafından karar verilmesi gerektirir. Avrupa Komisyonu, re'sen veya Avrupa Birliği üye devletlerinden herhangi birinin talebi üzerine, kitlesel akının varlığını içeren teklifi Avrupa Konseyi'ne sunacaktır. Avrupa Konseyi'nin nitelikli çoğunluk kararı, tüm üye devletlerin oylamaya katılıp katılmamasına göre farklı hesaplanır. Avrupa Birliği kurumlarının ortak hareket etmesini gerektiren bu uzun ve karmaşık prosedür, Avrupa Birliği'nin siyasi iradesine hizmet etmektedir. Bu çalışma, Rusya Federasyonu'nun 2022 yılında Ukrayna'yı işgal etmesi nedeniyle Ukraynalıların Avrupa Birliği coğrafyasına toplu akını için ilk kez devreye giren TPD'nin etkinleştirme prosedürünü metin analizi yöntemiyle incelemektedir</p> Ümmühan Elçin ERTUĞRUL Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 420 427 DEPREM ETKİSİNDE HASAR ALAN BETONARME YAPILARIN DÜZENSİZLİK TÜRLERİ YÖNÜ İLE İNCELENMESİ https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/334 <p>Ülkemiz coğrafi konum olarak değerlendirildiğinde dünyanın en önemli deprem kuşaklarından olan Alp-Himalaya deprem kuşağında bulunmaktadır. Üç adet diri fay sistemine sahip olan ülkemiz tarihine bakıldığında; bu üç fay sisteminin de oldukça fazla miktarda yıkıcı deprem üretmiş olduğu görülmektedir. Yaşanan depremlerde büyük ölçüde can ve mal kayıpları yaşanmıştır. Yaşanan büyük depremlerde kamu binaları, tarihi eser niteliği taşıyan ve doğal miraslarımız olarak kabul edilen yapılar, konutlar, yol yapıları ve sanat yapıları yıkılmış veya ağır hasar görmüştür. Özellikle 6 Şubat 2023’te ülkemizde meydana gelen Kahramanmaraş depremleri can ve mal kayıpları açısından değerlendirildiğinde “asrın felaketi” olarak kayıtlara geçmiştir. Bu çalışmada yaşanan depremlerde özellikle betonarme yapılarda görülen hasarların, deprem bölgelerinde çekilen hasarlı yapı fotoğrafları üzerinden değerlendirilerek Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği (TBDY2018)’nde yer alan; yapıların plan ve düşey doğrultularında görülen yapısal düzensizlikler yönü ile incelenmesi amaçlanmıştır. Gelecek nesillere daha güvenli yapılar bırakmanın önemi ve gerekliliği vurgulanmış, betonarme yapılarda depreme dayanıklı tasarım ilkesinin önemi belirtilmiştir.</p> Ayça AKBAŞ Özlem ÇALIŞKAN Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 428 435 Paris MOU denetlemeleri MARPOL Ek-VI eksikliklerinin gemi türüne bağlı olarak incelenmesi https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/335 <p>– Küresel ticaretin ana unsuru olan denizcilik, pek çok açıdan çok sıkı kurallar ile denetlenmektedir. Dünya denizlerinin korunması amacıyla Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) tarafından ortaya konulan Gemilerden Kaynaklanan Kirliliğin Önlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşme (MARPOL) kapsamında gemi kaynaklı deniz kirliliğini azaltmayı amaçlayan uluslararası kurallar ve düzenlemeler paylaşılmaktadır. MARPOL'ün altı Ekinden biri olan Ek-VI, hava kirliliğini kapsayan ve en son onaylanan düzenlemedir. Bu düzenleme gemilerin oluşturduğu CO2, NOx, SOx gibi emisyonları dikkate alarak gemi kaynaklı çevreye verilen zararı en aza indirmeyi amaçlamaktadır. MARPOL eklerinde belirtilen uygulamaların denetlenmesi Liman Devleti Kontrolleri (PSC) tarafından yapılmaktadır. PSC kontrolleri ticari gemilerin uluslararası bağlayıcılığı olan kural ve düzenlemelere uymasını sağlayan kontrol mekanizmasıdır ve liman devletleri tarafından gemilere uygulanmaktadır. Bir geminin MARPOL sözleşmesine uymaması, gemiye PSC yetkilileri tarafından eksiklik yazılarak ceza almasına hatta geminin alıkonulmasına neden olabilir. Bu denetimlerde tespit edilen MARPOL eksiklikleri, sürdürülebilir, temiz denizler ve çevre için son derece önemlidir. Bu eksiklikler, denizcilik paydaşları ve doğal çevre için yüksek riskler oluşturmasına rağmen, araştırmacılar tarafından konuya gereken ilgi gösterilmemiştir. Bu sebeple, bu çalışmada Paris MOU denetlemelerinde tespit edilen MARPOL Ek-VI eksiklikleri analiz edilerek, gemi türüne bağlı olarak eksiklik ve tutulma oranları ortaya konulmuştur. Bulgular, 2010 - 2021 yılları arasında tespit edilen eksikliklerin yıllara göre dağılımını göstererek MARPOL Ek-6 kapsamındaki uygunsuzlukların gemi türüne bağlı olarak nasıl ayrıştığına ışık tutmaktadır.</p> Bulut Ozan Ceylan Demir Ali Akyar Mehmet Serdar Çelik Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 436 439 Determination of the effect of NaH2PO4 film obtained on Ti45Nb by sol-gel method on corrosion resistance and surface wettability https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/336 <p>– In this study, NaH2PO4 film was obtained by sol-gel method on Ti45Nb material, which is frequently used in the biomedical field. The aim of this study is to compare the surface wettability and corrosion resistance of the samples untreated Ti45Nb and coated with NaH2PO4. XRD and SEM were used for the structural characterization of the samples. Surface wettability was determined using a surface tension meter. Electrochemical measurements in simulated body fluid (SBF) solution were performed. Corrosion tests were carried out with the GAMRY Series G750TM Potentiostat/Galvanostat/ZRA device using Potentiodynamic Polarization and the OCP (Open Circuit Potential) Technique (Gamry Instruments, Warminster, USA). According to the results obtained, higher corrosion resistance and better surface wettability were obtained in the NaH2PO4 coated sample.</p> M. T. Acar Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 440 443 AN IN VITRO INVESTIGATION OF THE INTERACTION OF GENOMIC DNA WITH SOME COPPER COMPOUNDS https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/337 <p>UV-absorbance spectrophotometry and agarose gel electrophoresis techniques were employed to investigate the interaction of genomic DNA with some copper compounds (CuSO4, CuCO3, and CuCl2) at the concentrations; 1000 μM, 500 μM, 250 μM, 125 μM, and 62.5 μM. When the UV-spectrophotometry data were examined within the wavelength range of 220-320 nm, the hyperchromic effect of CuCl2 was evaluated to be proportional to its concentrations. Within the wavelength range, the copper compounds produced their strongest hyperchromic effect on the DNA at 1000 μM. According to the agarose gel electrophoresis findings, the copper compounds investigated decreased DNA band intensity as their concentrations increased. It was observed that the most significant decrease in band intensity was caused by CuCl2 at 1000 µM. Also, no cleavage in the genomic DNA was caused by the copper compounds within the concentration range of this study (62.5-1000 μM). Consequently, the copper compounds bind to DNA, most probably by non-intercalative mode. Thus, they could have the potential to be used in the development of new therapeutic agents. Thence, conducting further studies on the interaction of the copper compounds with DNA, their possible DNA uncoiling activities, and also the investigation of these compounds in cancer cell lines will provide useful results.</p> Elisha Apatewen Akanbong Alparslan Kadir Devrim Ali Şenol Mert Sudagidan Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 444 450 Effects of Diclofenac on 5-Fluorouracil Cytotoxicity in Colorectal Cancer (Caco-2) Cells https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/338 <p>Alongside surgery and chemotherapy in the treatment of colorectal cancer, combination therapy strategies are cited as a potential way to improve treatment outcomes. It has been delineated that nonsteroidal anti-inflammatory drugs (NSAİDs) act as tumor suppressors in various cancer cells, induce apoptosis and increase the cytotoxic activity of some antineoplastic drugs. In the study, we aimed to determine the effects of diclofenac on cell viability in human colorectal cancer (caco-2) cell line, alone and in combination with 5-fluorouracil (5-FU), the backbone of chemotherapy. For this purpose, the effects of separate and combined applications of two drugs on the cell viability were investigated for 24 hours by dose-dependent MTT assay. Then, the effects of combinations of 5-FU (at IC50 and IC50/2 concentration) and wide concentrations of diclofenac (15.6-1000 μM) on the cell viability were evaluated for 24 hours. The IC50 values of diclofenac and 5-FU were found to be 324.7 μM and 18.56 mM, respectively. The viability of cells treated with 5-FU (20 and 10 mM) decreased significantly with diclofenac doses of 250 μM and above, dose-dependently (p&lt;0.05). In conclusion, diclofenac alone was also cytotoxic in caco-2 cells, and in combination with 5-FU, it can cause a decrease in cell viability with a synergistic effect. Our findings may provide the data for combination or alternative approaches, especially against colorectal cancer. Efficacy in chemotherapy should be evaluated with in vivo and clinical studies.</p> Merve Becit-Kızılkaya Şeyma Öncü Serkan Şen Sefa Çelik Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 451 454 Prenatal ve Postnatal Dönemde Pelvik Taban Disfonksiyonuna Neden Olan Risk Faktörleri ve Etkileri https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/339 <p>Pelvik taban disfonksiyonu, mesane, anal kanal ve vajina çevresindeki pelvik taban kaslarının fonksiyonunu yerine getiremediği bir durumdur. Kadın pelvik taban disfonksiyonu terimi üzerine ortak bir rapor hazırlayan Uluslararası Ürojinekoloji Derneği (IUGA) ve Uluslararası Kontinans Derneği'ne (ICS) göre pelvik taban disfonksiyonu (PTD) ise genel bir tanımlama olup üriner inkontinans (Üİ), fekal inkontinans (Fİ), pelvik organ prolapsusu (POP), alt idrar üriner yolların duyusal ve boşalma anomalileri, cinsel disfonksiyon ve pelvik ağrı olarak tanımlanmıştır. Dünya çapında yapılan geniş kapsamlı epidemiyolojik çalışmalarda PTD prevelansının kadınlarda %23,7 ile %65 arasında değişkenlik gösteriyorken ülkemizde yapılan bir çalışmada kadınların %67.5’inin en az bir PTD’yi deneyimledikleri bulunmuştur. Pelvik taban disfonksiyonunun risk faktörleri NICE (2021) komite tarafından değiştirilebilir (artan yaş, genetik-aile öyküsü) ve değiştirilemez risk faktörleri (obstetrik faktörler, doğum şekli, kronik solunumsal hastalıklar, obezite, konstipasyon, ağır kaldırma, pelvik cerrahi geçmişi, aşırı kafein ve sigara tüketimi) şeklinde ikiye ayrılmıştır. Prenatal ve postnatal dönemde pelvik taban yapısında anatomik ve fonksiyonel açıdan birtakım değişiklikler olmakla birlikte pelvik taban disfonksiyonlarının semptomları yaygın olarak görülmektedir. Bu yüzden kadınların pelvik taban sağlığı hakkındaki bilgilerini ve farkındalıklarını geliştirmek önemlidir. Kadın doğum servisleri ve poliklinikleri PTD’nun semptomlarının, değiştirilebilir ve değiştirilemez olan risk faktörlerinin belirlenmesi ve önleme stratejilerinin başlatılması ayrıca bu konuda kadınlara farkındalık yaratmak için oldukça uygun bir ortamdır. Pelvik taban anatomisi ve fonksiyonları ile gebelikte ve postpartum dönemde kadınlar PTD’nun nasıl önleneceği hakkında pelvik taban kas egzersizi için teşvik edilmelidir.</p> Leman Kocademir Emine Gerçek Öter Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 455 460 A Study on Use of Steel Fibers and Marble Dust In Concrete-A Review https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/340 <p>Steel fiber and marble powder mix concrete is a relatively new material that has been gaining attention in the construction industry due to its improved mechanical properties and cost-effectiveness. This paper provides a comprehensive review of research studies on steel fiber and marble powder mix concrete, including its properties, benefits, and limitations.The conclusion is drawn out of the studies about the effect of marble powder and steel fiber in concrete. The conclusion was that the compressive strength was increase by using these materials also the split tensile and flexure strength.</p> Akmal. M Waqas. M Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 461 465 Çalışan Yıpranması Tahmin Etmek için Hiper Parametresi Ayarlanmış Makine Öğrenme Algoritmaların Kullanılması https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/341 <p>– Çalışanların çalışma ortamları, saatlerin düzensizliği, aşırı iş yükü gibi nedenler çalışanların yıpranmasına ve performansına etki etmektedir. Bu çalışmada, çalışan yıpranması verileri doğru bir şekilde işlenerek firmalar için doğru bir sonuç üretmesi için yapay zeka ve makine öğrenmesi kullanılması önerilmiştir. IBM veri seti üzerinde yapılan SMOTE işlemleri ve ardından elde edilen doğruluk değerleri iyileştirmek için hiper parametre tuning işlemleri uygulanmıştır. Sonuçlar incelendiğinde, Hiper parametre tuning işlemleri yapılmadan önce en yüksek doğruluk değeri veren algoritma LGBM Classifier olarak tespit edilmiştir. Daha sonra hiper parametre tuning işlemleri uygulanmış ve SVC makine öğrenmesi yönteminin %95.72 doğruluk oranına çıktığı tespit edilmiş ve literatürde SVC algoritması ile elde edilen en yüksek doğruluk puanı olarak tespit edilmiştir.Değerlendirme sonucunda SVC yönteminin IBM dataseti için en uygun algoritma olduğu önerilmiştir.</p> Volkan Bayırbağ Halit Bakır Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 466 471 Au/Al/p-Si eklem yapının akım-gerilim (I-V) karakteristiklerinin sıcaklığa bağlı karakterizasyonu https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/342 <p>– Schottky diyotlarda akım-gerilim karakteristikleri ve onların analizleri daima ilgi çekici olmuştur. Bu yapıların sıcaklığa bağlı karakterizasyonu ara yüzeyde engel oluşumunun doğası hakkında ayrıntılı bilgi vermekte ve iletkenlik mekanizmasının anlaşılmasında derinlik sağlamaktadır. Bu çalışmada bir Au/Al/pSi çoklu eklem yapının elektriksel karakteristikleri 150-300 K sıcaklık aralığında ölçülmüş akım-gerilim (I-V) karakteristikleriyle engel yüksekliği, idealite faktörü ve Richardson grafiği gibi bazı engel parametrelerinin analizi yapıldı. Analizler sonucunda, düşük sıcaklıklarda engel yüksekliğinde ki azalma ve idealite faktöründe de ki artış gibi anormallikler metal-yarıiletken ara yüzeyinde ortaya çıkan engel yüksekliklerindeki homojensizliklerden kaynaklandığı tespit edildi.</p> Murat GÜLNAHAR Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 472 475 Türkiye’de Eğitim Alanında “Sürdürülebilirlik” Üzerine Yapılan Tezlerin İncelenmesi: Tanımlayıcı Bir Çalışma https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/343 <p>– Bu çalışmanın amacı Türkiye’de sürdürülebilirlik üzerine yapılmış tezlerin eğitimdeki yansımalarını ve eğitimde ortaya koyduğu farkı belirlemeye yönelik bir tanımlayıcı çalışma yapmaktır. Sürdürülebilirlik teriminin eğitim temelinde ele alınış biçimleri, araştırma yöntemleri olarak bilimsel çalışmalarda tercih edilen yöntemler ve ulaşılan örneklem büyüklükleri tespit edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca her bir araştırmanın amacı ve elde ettiği bulgular incelenerek sürdürülebilirlik kavramına eğitsel, bilişsel, duyuşsal yönlerden nasıl yaklaşıldığını belirlenmesi hedeflenmiştir. Bu amaçla Yüksek Öğretim Kurulu’nun tez merkezinde “sürdürülebilirlik” başlığında toplam 4234 doktora ve yüksek lisans çalışması bulunmuştur. Araştırmanın bir diğer değişkeni olan “eğitim” ile ilgili doktora tezi ve yüksek lisans tezi olarak toplam 55 çalışma bulunmuştur. Bu çalışmalardan araştırmanın kriterlerine uygun olarak belirlenen 26 çalışma vardır. Araştırmaların örneklemini 807 erkek ve 867 kadın olmak üzere toplam 1669 kişi oluşturmaktadır. Araştırma sonucuna göre, araştırmaların çoğunluğu sürdürülebilirlik konusunda tasarlanmış ve belirli dönemlerde uygulanmış eğitimlerden oluşmaktadır.</p> Yeliz Yazıcı Demir Pelin Hayta Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 476 481 Holocene Evolution of Rubiaceae Plants, Middle Albania. https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/344 <p>For the realization of this scientific work, which is part of innovative studies, we have mainly focused on the presentation of data on fossil pollen, which belong to the New Holocene period. The study was carried out for the palynomorphs of the Rubiaceae family. The results obtained on the fossil pollen of Rubiaceae plants were obtained by analyzing the soil deposits that after the time assignment belong to almost the last 20 centuriesin the Elbasan area. The analyzed soil championships are fixed with a weight of 2500 grams and belong to the depth from 4 meters to the surface. Soil samples were taken at five stations in the Elbasan area during the SeptemberDecember 2022 period, by means of a dry rotary drilling probe with a diameter of 110 - 130 mm. This study was carried out with the aim of presenting the evolutionary line that the Rubiaceae plants followed during the late Quaternary period (corresponding to the New Holocene). Data on the fossil pollen of Rubiaceae plants are provided for the first time and there are no studies on the Rubiaceae Family for the region by other researchers. In conclusion, we found 555 palynomorphs of the Rubiaceae Family found in all soil samples analyzed from a depth of 4 meters towards the surface of the earth and we also find a consistent presence of these Palynomorphs. We are of the opinion that the vegetation change presented over the years is mainly related to the influence of the human hand on the cultivars, since there is no historical data on other factors that may have changed the vegetation.</p> Admir Jançe Anila Jançe Gëzim Kapidani Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 482 485 Scientific Research on Soil Presence of Bacteria and Heavy Metals, Middle Albania. https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/345 <p>–For the realization of this scientific work, we have focused on innovative techniques that are used to determine the chemical and bacterial contamination of the soil. In this scientific study, we have presented data on bacteria and chemical elements that are the cause of the pollution of underground layers. Based on the results obtained, we can confirm the soil pollution for the Elbasan area, reinforcing the fact that the current soil pollution is an important factor that affects the resident’s quality of life. To reach a concrete scientific work, we took five soil championships up to 50 centimeters of depth during the September-November 2022 period. The samples taking was carried out mainly in the areas where the light and heavy industries of Elbasan carry out their activity. We have reached chemical and bacterial data that serve as a soil pollution factor, which for the analyzed period are presented for the first time. We point out the fact that the Elbasan area has always been considered as the most polluted in Albania, pollution that is mainly dedicated to atmospheric pollution. Among the primary factors of this pollution, we mention the abusive activity to the detriment of the environment, both light and heavy industries. As a conclusion based on the impressive data obtained, we encounter a level of chemical pollution of the soil, mainly from the nickel (Ni), part of heavy metals, present in rates up to 2.5 times more than the established standards from the EU Regulation. We are of the opinion that the bacterial and chemical pollution of the soil comes mainly from the human activities in agriculture, the mismanagement of waste water and moreover the abusive industrial activity.</p> Anila Jançe Admir Jançe Valentin Bogoev Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 486 489 Metal-organik çerçevelerin su arıtımında uygulamaları https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/346 <p>Temiz içme suyu sağlamanın zorluğu, insan tüketimi için olduğu kadar tarım, hayvancılık ve çeşitli endüstriyel uygulamalar için de gerekli olduğundan günümüz insan uygarlığında büyük önem taşımaktadır. Hızlı nüfus artışı, kentleşme ve sanayileşme ile ekolojik çevre açısından bakıldığında, ağır metal iyonları veya zehirli gazlar gibi kirleticiler, çevre ve insan sağlığı üzerinde özellikle su kirliliği ve güvenli su temini açısından ciddi sorunlara yol açmıştır. Sudaki kirleticilerin giderilmesine yönelik çözümlere acilen ihtiyaç duyulmaktadır ve bu çözümler hem verimli hem de sürdürülebilir olmalıdır. Uyarlanabilir kimya ve mükemmel kimyasal stabiliteye sahip çok yeni, oldukça kristalli gözenekli gelişmiş adsorban ve katalizör olarak metal-organik çerçeveler, çeşitli tehlikeli kirleticilerin giderilmesi alanında umut verici özellikler göstermiştir. Bu çalışmada, metal-organik çerçevelerin son zamanlardaki ilerlemesine, özellikle su arıtımında çevresel uygulamalardaki kullanımlarına odaklanılmıştır. Son olarak, gelecekteki gelişmeler için metal-organik çerçevelerin zorlukları ve eğilimleri tartışılmakta ve araştırılmaktadır.</p> Mehmet PİŞKİN Copyright (c) 2023 2023-03-18 2023-03-18 1 490 497 498 Sol-gel Tekniği ile Üretilen ZnS Nanoyapılarının XRD, SEM, EDX, FTIR ve XPS ile Karakterize Edilmesi https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/347 <p>Bu çalışmada, farklı başlangıç koşulları kullanılarak hazırlanan ZnS ince film nanoyapıları, argon ortamında ve 600 oC'de cam altlıklar üzerine sol-jel daldırma kaplama tekniği ile hazırlandı. Üretilen ZnS ince filmleri XRD, SEM, EDX, XPS ve FTIR analizleri ile karakterize edilmiştir. XRD yapı analizi sonuçları, filmlerin hexagonal ZnS fazıyla birlikte baskın kübik ZnS kristal fazında olduğunu gösterdi. SEM analizleri tanelerin film yüzeyinde rastgele dağılmış olduğunu ve pürüzsüz bir yüzey sergilediğini ve ayrıca Zn/Zn+2 ve S/S-2'nin element/iyonlarının varlığı EDX ve XPS incelemeleri ile belirlendi. EDX ve XPS analizleri oluşan ZnS ince fillerinde Zn/S molar oranının beklenen seviyede olduğunu ispatladı. Zn-S bağlarının yapıda oluştuğu FTIR analizi ile kanıtlandı. Bu gözlemler ve bulgular literatür ile uyum içerisinde olup mümkün ZnS endüstriyel uygulamalarında kullanılabilinme potansiyeline sahiptir.</p> Abdullah GÖKTAŞ Ahmet TUMBUL Copyright (c) 2023 International Conference on Scientific and Academic Research 2023-03-24 2023-03-24 1 498 501 EDİRNE II. BAYEZİD DARÜŞŞİFASI’NIN TIP TARİHİNDE YERİ https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/349 <p>Amaç: Bu sunumun amacı II. Bayezid Darüşşifası ve çevre yapılarını kapsayan makalelerden, resmi internet sitelerinden elde edilen bilgilerle örnek bir darüşşifayı tıp tarihi okuyucularına sunmaktır. Yöntem: Edirne II. Bayezid Darüşşifası için 15.12.2022- 30.12.2022 tarih aralığında literatür taraması Google Scholar veri tabanından ve basılı kaynaklardan yapılmıştır. Ek olarak, Kültür Turizm Bakanlığı resmi internet sitesi ve Trakya Üniversitesi, Sultan II. Bayezid Külliyesi Sağlık Müzesi internet sitesinden araştırma yapılmıştır. Bulgular: Tarihimizde iyileşmelere aracı olmuş II. Bayezid Darüşşifası zamanın akışında siyasi ortamlardan olumsuz etkilense de günümüze kadar ulaşabilmiş ve 20. yüzyıl sonlarına doğru restorasyon çalışmaları başlanılarak tamamlanmıştır. 2008 yılında ise Trakya Üniversitesi bünyesinde sağlık müzesine dönüştürülmüştür. Günümüzde ödüllü bir sağlık müzesi olarak ziyaretçilerini ağırlamaktadır. Sonuç: Müzenin ulusal ödüllerinin yanında uluslararası statüsünün de olması, ülkemizdeki mevcut darüşşifaların da bu statüye erişebileceğini kanıtlar niteliktedir. Ülkemiz topraklarında yer alan birçok darüşşifanın yanında özellikle şu an kullandığımız modern tıp yöntemleriyle birlikte bakım ve tedavinin yapıldığı görülmektedir. Darüşşifaların tarihteki önemini vurgulamak ve ortaya koymak için bu konudaki farkındalığımızı arttırmak adına bu sunum hazırlanmıştır. Darüşşifa toplumun kültüründen bir parça ve her birine ayrı özen gösterilmesi ülkemizi ve kültürümüzü tanımak isteyen yerli ve yabancı birçok ziyaretçinin ağırlanmasına vesile olacaktır.</p> İnci AKALPER Meryem Türkan Işık Copyright (c) 2023 International Conference on Scientific and Academic Research 2023-03-24 2023-03-24 1 502 507 Identification of chromosomal aberrations in the diagnosis of certain genetic disorders https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/350 <p>Cytogenetics is the analysis of blood or bone marrow cells that focuses on chromosomal rearrangements. Human body cells, exclusive of reproductive cells, have 23 pairs of chromosomes. So, any deviation from this is considered abnormal. In our report, we testified by karyotyping bone marrow samples, taken from seven patients diagnosed with different hematological diseases, that the development of leukemia and other blood cancer involves changes in a cell's genetic material. Metaphase cells underwent G- Banding to identify specific chromosomal rearrangements and translocations. In hematological diseases, particularly in acute leukemias, abnormal and normal karyotypes may be present in the same sample. Structural and numerical chromosomal aberrations were examined in all karyotypes performed. Certain recurrent alterations act as hallmarks of a disease, which facilitates the identification of a specific disease by a cytogeneticist. Complex karyotypes characterized by the presence of three or more abnormalities, are generally associated with poor prognosis. The combination of conventional and molecular cytogenetics would be very useful in the diagnosis and, therefore, in the prescription of specific therapy for the treatment of diseases.</p> CHIRAZE OUBAD BENOUARETH D.E. Copyright (c) 2023 International Conference on Scientific and Academic Research 2023-03-24 2023-03-24 1 508 514 Calculating the main engine power of fishing vessels with artificial neural networks analysis https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/355 <p>Fishing vessels carry out the majority of the world's fishing. All other vessel types will be inspired by advancements in fishing vessels. Determining the ship's main engine power is crucial for both energy efficiency and environmental considerations because of this. The fishing and shipping industries are just now starting to realize how important artificial intelligence technology is. In this investigation, a model of an artificial neural network (ANN) was used to forecast the power of the main engine and the emissions of pollutants from fishing vessels. The model takes into account 12 characteristics, including the maximum speed, width, year of construction, kind of ship, overall length, displacement-light ship, DWT, gross tonnage, engine cylinder, and engine stroke. The ANN analysis has been trained to produce reliable results using the data of 800 fishing vessels, which is quite a lot in comparison to the research in the literature. In order to produce the fewest errors and most accurate results, numerous artificial neural network models have been designed. When the findings of the artificial neural network study were compared to actual values, it became clear that the MSE and regression results had produced very accurate results. Various hidden neuron numbers have been tried, along with performance outcomes, in order to make accurate predictions with the greatest degree of precision in ANN analysis. The created model can be applied to research on fishing vessel energy utilization and fuel consumption.</p> Ibrahim Ozsari Copyright (c) 2023 International Conference on Scientific and Academic Research 2023-03-29 2023-03-29 1 515 520 Kedilerde medetomidin/ketamin ve ksilazin/ketamin anestezisi ve etkisinin atipamezol ile tersine çevrilmesinin intraoperatif fizyolojik ve oküler değerler üzerindeki etkileri https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/356 <p>Bu çalışmanın amacı, kedilerde MED-KET ve XYZ-KET anestezisinin ve bunların etkisinin atipamezol ile tersine çevrilmesinin GİB, HPD, STT gibi oküler ve MACr parametreleri üzerindeki etkilerini karşılaştırmaktı. Sterilizasyon isteğiyle 2 ay süre ile kliniğimize ulaştırılan 20 dişi kedi (2,2 ile 3,6 kg ve 0,5 ila 5,5 yaşları arasında) araştırma materyalini oluşturdu. Kediler her birinde 10 kedi olan 2 çalışma grubuna rastlantısal olarak dahil edildi (T0, başlangıç). Grup 1'de olgulara medetomidin 80 μg/kg IM ve ketamin hidroklorür 10 mg/kg IM aynı enjektör içine çekilerek injeksiyon yapıldı (T1: 10 dakika injeksiyon sonrası). Grup 2'de ise olgulara xylazine 2 mg/kg IM ve ketamin hidroklorür 10 mg/kg IM yine aynı enjektör içine çekilerek anestezi başlatıldı. İzlenen fizyolojik veriler; solunum hızı, ECG, non-invaziv kan basıncı, rektal sıcaklık, kalp atımı ve puls oksimetre idi. MED-KET grubunda, HR, medetomidin ve ketamin enjeksiyonundan sonra önemli ölçüde düşmüştür. XYZ-KET grubu içinde, HR, ksilazin ve ketamin enjeksiyonundan sonra önemli ölçüde azaldı. MED-KET grubunda, medetomidin ve ketamin enjeksiyonundan sonra STT önemli ölçüde düşmüştür. XYZ-KET grubu içinde, STT, ksilazin ve ketamin enjeksiyonundan sonra önemli ölçüde azaldı. Sonuç olarak, uygulanan 2 anestezik teknik GİB'i düşürmede, HPD'yi artırmada ve MACr yanıtını değiştirmede etkilidir. Bunlardan XYZ-KET, diğer anestezik kombinasyonundan daha etkin bulundu.</p> Murat Kibar Copyright (c) 2023 International Conference on Scientific and Academic Research 2023-03-29 2023-03-29 1 521 526 The Impact of Smartphone Use on Musculoskeletal System Pain and Mental Health https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/358 <p>Introduction and purpose: Long-term use of the smartphone may cause many physical discomforts such as visual impairment, numbness and tingling in the hands, neck, back, hip, knee pain. In addition, excessive use of smartphones is thought to be associated with conditions such as anxiety, depression, loneliness, low self-esteem, social maladjustment, and impulse control disorder. Because of these, we aimed to investigate the impact of smartphone usage time on musculoskeletal system and mental health. Methods: A total of 245 participants were included in this cross-sectional study. The Neck Disability Index was used to evaluate the musculoskeletal system problems and Beck Depression Scale was used to evaluate mental health of participants. Results: The mean age and BMI of the participants in the study were 22.47 ± 4.66 years and 22.37 ± 3.95 kg/m2. There was a statistically significant difference in the smartphone use time with neck pain and mental health scores (p&lt;0.001 and p=0.034, respectively). It was determined that the significant difference in musculoskeletal pain was caused using smartphones for 2-4 hours, 4-8 hours and more than 8 hours. Conclusion: As the smartphone usage time increased, we saw that the negative impact of the musculoskeletal system increased. Similarly, we observed that there was a direct proportional increase between depression scores. We think that the increase in smartphone usage time has a negative effect on musculoskeletal system and mental health.</p> Abdurrahim Yıldız Rustem Mustafaoglu Copyright (c) 2023 International Conference on Scientific and Academic Research 2023-03-29 2023-03-29 1 527 530 PROBİOTİK SUPERNATANTININ KÖK HÜCRENİN OSTEOBLAST FARKLANMASINA KATKISI https://as-proceeding.com/index.php/icsar/article/view/359 <p>Probiyotikler sağlıkta destek ve tedavi amaçlı kullanılan yararlı bakterilerilerdir. Mezenkimal Kök Hücre özellikle ortopedik hastalıklar olmak üzere kliniğin her alanında metaanalizler ile gösterilen etkinlikleri olan ürünlerdir. Barsak mikrobiyatası ile kemik etkileşmesine parelel olarak probiyotiklerin osteoblast üzerinde olumlu etkileri bulunmaktadır. Bu çalışmada süpernatant ile elde edilen probiyotik metabolitlerinin kök hücrenin osteoblasta farklanmasına etkisi incelendi. Erişkin sıçan kemik iliği mezenkimal kök hücreleri kültür ortamında çoğaltılarak semikonfluent aşamada osteojenik besiyerinde osteoblastik farklanmaya yönlendirildi. Probiyotik süpernatantı besiyerine eklenerek farklanmaya etkisi adacık oluşumu, ALP/Von Kossa ve Alizarin kırmızısı histokimyası ile osteonektin immunohistokimyası kullanılarak değerlendirildi. Süpernatantın çoğalmayı ve farklanmayı anlamlı bir şekilde arttırdığı saptandı. Probiyotik metabolitlerinin osteoblastik farklanmaya olan bu anlamlı katkılarının in vivo deneyler ile doğrulanmasının yararlı olacağı anlaşıldı. Alınacak sonuçların, kemik patolojilerinde koruyucu ve önleyici tedavi etkinliğini artırarak hasta yaşam kalitesini yükselteceği düşünüldü.</p> Müge KARAKAYALI İbrahim TUĞLU Copyright (c) 2023 International Conference on Scientific and Academic Research 2023-03-29 2023-03-29 1 531 535